77. Cannes Film Festivali’nden notlar: ‘Emilia Perez’ bir başyapıt: Sırılsıklam insan…
“Emilia Perez”, türler arası sınırları zarif çalımlarla aşan; zaman zaman bir o yana bir bu yana ip atlarcasına devinip duran; çok kültürlü, çok dilli, bol temalı ve çoksesli yatay çaprazlığıyla insan gerçeğinin farklı boyutlarını içtenlikle kucaklayan bir başyapıt.
Benzeri olmayan, çok sesli bir müzikal anlatı. Keyifle, heyecanla izlenen bir macera filmi. Gerçekçi ve bilinçli hümanist yaklaşımın kolektif ürünü; polisiye türünün yepyeni, farklı bir örneği. İddiasız görünümü ardında, bir yandan toplumsal kaygıları olan yaratıcı Avrupa sineması damarından beslenen, diğer ucunda Hollywood müzikallerini Güney Amerika müziğiyle zenginleştiren, çok katmanlı bir çalışma.
Gelecek cumartesi gecesi, Fransız yönetmen Jacques Audiard’a, 2015’te “Dheepan” ile aldığı Altın Palmiye’yi ikinci kez kazandıracak düzeyde özgün, çarpıcı, berrak, has bir yaratıcı sineması örneği…
Mesleğe ilk adımını kurgu masasında atan, senaryolar yazdıktan sonra da ilk filmini 42 yaşında çeken Jacques Audiard (1952), temelde duyarlı bir gözlemci, hümanist bir hikâye anlatıcısı.
Ciddi konuları, kaleme aldığı, derinlikli ama fazlası olmayan yakınlıkta zengin senaryolar eşliğinde, süssüz bir sinema diliyle, didaktik ve manikeist tuzaklara düşmeden işleyen Jacques Audiard, bu kez Meksika’ya davet ediyor izleyicisini.
ÇIRILÇIPLAK YALNIZLIK…
Zeki, bilinçli, yetenekli genç Avukat kadın, köklerinin bir ucu Afrika’da boy atmış melez Rita, kadın cinayetlerinin tipik örneklerinden birinin faili zengin adamın savunma metnini hazırlamakla görevlidir. Çalıştığı avukatlık bürosunun yeteneksiz patronu, beceriksiz hatipliğine rağmen, Rita’nın kaleme aldığı sağlam metnin özünü zedeleyemez; mahkeme, karısını öldüren katili suçsuz ilan eder…
Bir adli hataya daha yol açan bu başarılı savunma metninin gerisindeki duyarlı zekâ, Meksika’nın önde gelen uyuşturucu karteli patronu Manitas’ın dikkatini çekmiştir. Rita’yı apar topar huzuruna çıkarıp çok yüksek bir ücretle iş teklif eder. Aslında, hiç de kirli bir iş değildir istediği. Çocukluğundan beri kadın olmayı düşleyen Manitas, Rita’dan, kimliğini ve cinsiyetini Emila Perez’e dönüştürecek güvenilir bir plastik cerrah bulmasını istemektedir! Üstelik, amacı izini kaybettirmek falan bile değildir; içindeki kadınlığı doya doya yaşayabilmektir…
Yıllar sonra, karteller arası çatışmalar sonucu öldürülüp toplu mezarlara gömülen binlerce kayıp insanı arayan anne ve eşlere yardım eli uzatır kapalı mezarların bulunup cesetlerin yakınlarına teslim edilmesini sağlayan bir sivil toplum örgütü kurar Emilia Perez. Bu girişimde de Rita ile el eledir…
Film boyunca, başkarakterlerin iç sesleri yer yer şarkılara dönüşür. Besteler çağdaş Güney Amerika ezgileridir; güftelerse filmin özgün monolog ve diyalogları… Zaman zaman, Hollywood müzikallerini aratmayan doyuruculuktaki kalabalık dans grupları eşlik eder şarkılara…
Sırılsıklam insan kokan bir film olan “Emilia Perez”.
Sergilediği hümanist yaklaşım eşliğinde, adaletsizlik, kadına yönelik şiddet gibi temaları da birlikte uyum içinde, gereksiz yere altlarını çizmeden, ustalıkla harmanlıyor.
Sonuçta, zayıf yanları, güçlü davranışları, iyi niyetleri ve tüm kötü dürtüleriyle, temelde sevgi ve anlayış arayan insanların çırılçıplak yalnızlığını duyarlı bir dille sergiliyor…