Amy Winehouse kendini anlatıyor
Sam Taylor- Johnson’ın yönettiği müzikal biyografi Back to Black gösterime girdi.
Son yıllarda sinemada müzikal biyografiler çoğalmaya başladı: Freddie Mercury için Bohemian Rhapsody, Judy Garland için Judy, Elvis Presley için Elvis, Whitney Houston için I Wanna Dance With Somebody, Bob Marley için Bob Marley: One Love filmlerine Amy Winehouse’u anlatan Amy’den sonra Back to Black de eklendi. Asif Kapadia, Amy (2015) ile en iyi belgesel Oscar’ını aldı. Grinin Elli Tonu’nun yönetmeni, fotoğrafçı Sam Taylor-Johnson Back to Black’te (2024) bu kez Amy’yi sanatçının perspektifinden aktardı. Amy Winehouse (1989-2011) Jimi Hendrix, Janis Joplin, Bob Morrison, Kurt Cobain gibi genç yaşta yaşama veda edenler Kulüp 27’nin üyelerindendi. Çocukken kafasına bir şey taktığında onu mutlaka yapardı. Babası Amy 8 yaşındayken başka bir kadınla yaşamaya başladı, evi de 9 sene sonra terk etti. Kuzey Londralı, zor karakterli, kıvrak zekâlı Yahudi kızı Amy 14 yaşında depresyona girdi; yatıştırıcı ilaçlar aldı; 15 yaşındayken bulimia oldu. “Babam yok gibiydi, annem beni tek başına yetiştirdi” diyen Amy şarkısında söylediği gibi Freudyen kaderine razı oldu. Caz müziğini çok seviyordu; Dinah Washington, Sarah Vaughan, Tony Bennett hayranıydı; 16 yaşında Moon River Ulusal Gençlik Orkestrası’ndaydı. Kişisel şarkılar, yaşadıklarını yazıyordu, kariyerinin müzik olacağını hiç düşünmedi, tek isteği insanların sesini duyarak 5 dakika mutlu olmaları, şarkılarıyla hatırlanmaktı. “Babaannem Cynthia hayatımda gördüğüm en güçlü kadındır. Çok ta iyi bir şarkıcıdır. Bana o baktı. Retro tarzını bana o öğretti” diyen Amy’nin ninesi kanserden ölünce Amy’nin de bir parçası öldü.
SEVGİ, SAYGI, HAYRANLIK FİLMİ
Sam Taylor-Johson’ın Amy’ye sevgi, saygı, hayranlık, hüzün dolu filminde Back to Black ile Rehab şarkıları eşliğinde benzersiz bir sese, sesiyle çok iyi oynama özelliğine sahip sanatçının iyi ve kötü anılarını, dünya çapında yıldız olmasını, paparazzilerle mücadelesini izliyoruz. Amy 65 yaşında bir ruhla şarkılarını söyledi, özgündü, içtendi. Yönetmen bu eşsiz kadını, 21. yüzyılın efsane ismini onun şarkı sözleriyle, kelimeleriyle, düşünceleriyle, çıplak ruhuyla anlatıyor. Etrafındaki herkesin hep iyi, pozitif yanını gören Amy’yi İngiliz oyuncu Marisa Abela yetkin bir yorumla canlandırıyor. Barbie, Industry TV dizisinde oynayan Abela dört aylık bir çalışmadan sonra şarkıları kendi sesiyle söyledi. Amy’nin caz, soul punk karışımı parçası Back to Black kendisinden sonraki kuşağı Adele, Lady Gaga, Billie Ellish’i etkiledi. Yetenekleriyle tanınmak yerine gençken yaşamlarını yitiren bu kadınların eroin, kokain, alkol zehirlenmesi, bulimianın tetiklediği kalp krizinden ölmesinden öte muhteşem, sıra dışı kadınlar olduğunu vurguluyor başarılı yapım. Birlikte düet yaptığı Tony Bennett ‘Saf bir yetenekti. Doğuştan, gerçek bir caz sanatçısıydı Ella Fitzgerald, Billie Holliday seviyesindeydi. Hiçbir caz sanatçısı karşısında 50 bin seyirci istemez’ diyerek onu övdü. Ünün, zenginliğin onun için hiçbir anlamı olmadığını, kötü bir şeyden iyi bir şey çıkardığını, basit bir yaşam sürmek, evlenip çoluk çocuğa karışmak istediğini söyleyen Amy Winehouse elitist müzik caz ile yıldız oldu, ünlendi. “Gerçekten ünlü olduğumu düşünseydim gidip intihar ederdim” diyen Amy’nin yaşam yolculuğunu onun gözünden izlediğimiz Back to Black’te Eddie Marsan, Lesley Manville, Jack O’Connell oynuyor.