Bakanlığın ‘Ailenin Korunması Vizyon Belgesi’nde ailelere dini rehberlik hedefi yer aldı
Siyasiler ve kadın hakları dernekleri, tarikat ve cemaatlerin “sivil toplum kuruluşları” olarak tanımlandığını anımsatarak “Türkiye’nin kamu kurumları tarikatların yönetimlerine girdi” tepkisini gösterdi.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından yayımlanan “Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı” içerisinde dikkat çeken hedefler yer aldı. “Ailelerin Refah Düzeyinin Yükseltilmesi” hedefinde “Aile ve dini rehberlik büroları/merkezleri aracılığıyla ailelere dini rehberlik ve manevi danışmanlık hizmetlerinin yaygınlaştırılacağı” belirtildi. Konuyla ilgili çalışacak kurum ve kuruluşlar bölümüne de “sivil toplum kuruluşları” yazıldığı görüldü. Yayımlanan maddeye tepki gösteren Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, Laiklik Meclisi Dönem Sözcüsü Umut Kuruç, CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü ve 29 Ekim Kadınları Derneği Başkanı Şenal Sarıhan gazetemiz Cumhuriyet’e konuştu.
Laiklik Meclisi Dönem Sözcüsü Umut Kuruç, belgenin son dönemlerde öne çıkan diğer politikalardan ayrı düşünülemeyeceğini kaydederek “Bu belge, ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’, Diyanet’in 2024-2028 strateji planı ve yeni anayasa dayatmasından ayrı düşünülmemeli. Bu belge, bütünlüklü bir rejim değişikliğinin artık son aşaması olan toplumu ve hukuki ilişkileri dönüştürmenin uygulama planı. Yeni anayasa ile de karşıdevrim sürecinin hukuki ayağı tamamlanacak” dedi. Yeni eğitim müfredatına değinen Kuruç, “Gelecek kuşakları piyasacı ve gerici bir ideolojiyle teslim almak istiyorlar. ‘Dindar ve kindar nesil’ hedefi bu, laikliğin tamamen tasfiyesi. Bu vizyon belgesiyle de ortaya konan hedef aile üzerinden siyasi-ideolojik tahkimatı toplumsal alanda yaymak. Aile üzerinden toplum değil ümmet kuruluşu hedefleniyor. Tarikat ve cemaatlerin mürit devşirdiği, sermayeye köle üreten ve yurttaşlar topluluğu değil ümmet olacak bir kitle hedefleniyor. Bunun için de siyasi iktidar aile, ailede de esas olarak kadınları hedef alıyor. İmamlara nikâh yetkisi veriliyor, kadına yönelik şiddette cezasızlık sürüyor, kadın katilleri, çocuk istismarcıları yargı paketleriyle serbest bırakılıyor. Çocuğun cinsel istismarına af getiriliyor. Bunlar da milli-manevi değerler ve ailenin dokunulmazlığı adı altında toplumsal alanda meşrulaştırılmaya çalışılıyor” dedi.
‘LAİK EĞİTİME TASFİYE’
Aile Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Göktaş’ın “kadınlar için esnek çalışma” sözlerini anımsatan Kuruç, “Kadının çalışma yaşamının dışında aile içine hapsedilerek ucuz ve maliyetsiz işgücü olması da hedefleniyor. Sosyal güvenlik sistemi bir yük olarak tarif ediliyor metinde. Ücretsiz kreşlerin yerini Kuran kursları ile tarikat ve cemaatlerin mektepleri ve benzeri uzantıları alacak. Bugün zaten bu uygulamaları yaygınlaştırıyorlar.
Laik, bilimsel ve parasız eğitim tasfiye ediliyor. Sosyal hakların, sosyal güvencenin yerini sosyal yardımlar yani aslında sadaka sistemi alıyor. Toplumsal hakların tamamen tasfiye edildiği, ideolojik olarak da şükürcü ve biat eden bir toplumsal yapı, yani ümmet hedefleniyor” diye konuştu.
‘EKONOMİLERİ GÜÇLENİYOR’
Tarikat yapılanmalarının yalnızca MEB içerisinde olmadığına dikkat çeken Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, “İhalelerde, işe alımlarda, Emniyet’te, askeriyede ya da kamuda tarikatları görev ve kadrolara yerleştirdiler” dedi. Güllü, “Bakanlıklar cemaatlere paylaştırılarak ekonomik olarak güçlendiriyor. Bugün Yusuf Tekin’in biat ettiği, icraatlerini onların yönüne göre koyduğu Ensar Vakfı’nda tecavüzün ve istismarın haddi hesabının olmadığına tanıklık ettik” diye konuştu.
KAMU HİZMETLERİ DEVREDİLECEK ENDİŞESİ
CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline değinerek “6284 sayılı Ailenin Korunması Kanunu ile övünen ancak uygulamayan politikaların yeni bir uzantısıyla karşı karşıyayız. Genelge, toplumsal cinsiyet eşitliğini kabul etmeyen, kadını birey olarak görmeyen, ikincil sınıf vatandaş olarak ısrarla aile içinde ele almaya yönelik anlayışın somut göstergesidir. Artan ekonomik sorunlarla kadın ve çocuk yoksulluğunun giderek derinleştiği ülkemizde sorunun genelgeler ile çözülemeyecek denli ağırlaştığı da görmezden gelinemez. İktidar, bakanlık ve kurumların görev alanlarını tarikat ve vakıflara yönlendirmekte hevesli olduğu gibi, şimdi de Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın görevlerine bu yapıları dahil ediyor. Bu yaklaşım, kamu hizmetlerinin özel ve dini gruplara devredilmesi konusunda ciddi endişeler doğuruyor” dedi.
29 Ekim Kadınları Derneği Başkanı Şenal Sarıhan ise bunların çözüm oluşturamayacağını kaydederek “Ailede yaşanan en önemli sorun, ekonomik güçsüzlük ve bunun da yoğunlaştırdığı şiddet ortamıdır. Bu sorunların tevekkülle ve dua ile çözülemeyeceği de açık. Yapılması gereken, kadının insan hakları konusunda bilgilendirilmesi ve erkek egemen yapıyı değiştirecek bilincin yaratılması gerekiyor” diye konuştu.