Bir gün Beyoğlu’nda yürürken keşfedilmişti… ‘Artistlik yapamam’ dedi ama Yeşilçam’ın yıldızı oldu
O Yeşilçam’ın siyah- beyaz dönemine damgasını vuran yıldızlardan biriydi. Gösterişli fiziği, kabarık saçları, kendinden emin duruşu ile onlarca filmde rol aldı. Öyle ki kimi zaman bir günde üç tane filmin setinde çalıştığı bile oldu. dı.
Öylesine gösterişli bir fiziksel görünümü vardı ki herkes onu “afet-i devran Neriman’ olarak tanırdı. Doğrusu kendi döneminde onunla başa çıkabilecek bir rakibi de yoktu.
Sonra ekranlar renklendi. Bu kez TV aracılığıyla evlere konuk olmaya başladı. Yaşı ilerlemişti ilerlemesine ama o yıllara meydan okumayı sürdürüyordu.
Türkiye’de TV ekranlarının ilk yerli dizisi olan Aşk-ı Memnu dahil çok sayıda dizi için kamera karşısına geçti.
Sonra sağlığı bozuldu… Zor bir hastalığa yakalandı. Günümüzden tam 25 yıl önce de bir 24 Ekim günü bu dünyadaki serüvenini tamamladı.
24 EKİM ÜNLÜ OYUNCUNUN ÖLÜM YIL DÖNÜMÜ
Ölümünün 25’inci yıl dönümüne sadece birkaç gün kala hem Yeşilçam’ın bu unutulmaz yıldızını bir kez daha analım hem de Türk sinemasının altın çağlarına doğru bir yolculuğa çıkalım istedik.
Yukarıdaki satırlarda anlattığımız bu ünlü oyuncu, bir değil birkaç kuşağın hafızasında silinmez izler bırakan Neriman Köksal’ın ta kendisi…
O da Yeşilçam’daki “takma isim” akımının izinden gidenlerden biriydi. Gerçek adı olan Hatice Kökçü yerine Neriman Köksal adıyla tanındı ve kariyerini bu isim üzerine kurdu. Hafızalara da o şekilde kazındı.
Usta oyuncu 17 Mart 1928’de İstanbul’un Rami semtinde dünyaya geldi. Çocukluğu Feriköy’de geçti. Babasını da çok erken yaşta kaybetti Köksal.
BİR GÜN İSTİKLAL CADDESİNDE YÜRÜRKEN HAYATI DEĞİŞTİ
Bilenler bilir… Bazı ünlülerin bugün bulundukları yere gelmeleri gerçekten de kelimenin tam anlamıyla tesadüfler sayesinde olur.
Bazıları bir alışveriş merkezinde, bazıları da sokakta yürürken dikkat çeker ve keşfedilir. Neriman Köksal’ın durumu da tam da böyle.
Bir gün Beyoğlu’nda, İstiklal Caddesi’nde yürürken gösterişli fiziği sayesinde, Türk sinemasının unutulmaz yönetmenlerinden Metin Erksan’ın dikkatini çekti.
O sırada Erksan’ın ağabeyi Çetin Karamanbey, bir film çekmeye hazırlanıyordu. Erksan bu 22 yaşındaki güzel kadınla konuşup ikna etti ve onu ağabeyinin yanına götürdü.
O sırada takvimler 1949 yılını gösteriyordu. Böylece Neriman Köksal’ın sinema serüveni başladı. Karamanbey’in yönettiği Çete adlı filmde Rus Prensesi Nina’yı canlandırdı.
‘BEN ARTİSTLİK YAPAMAM’ DİYE KARŞI ÇIKTI
Köksal, Hürriyet gazetesine verdiği bir röportajda o gün olanları şöyle anlatmıştı: ” Bir gün Beyoğlu’nda yürürken baktım iki adam beni takip ediyor. Ben de çok alımlıyım, herkes dönüp dönüp bakıyor. O gün de üstümde siyah tayyör var, yakası kürklü. Adamler Park Otel’in arkasındaki evimize kadar geldiler. Meğer biri yönetmen Çetin Karamanbey’miş. Beni Refik Halit Karay’ın ‘‘Çete’’ romanındaki Rus prensesi Nina rolü için beğenmişler. Sene 1949.”
Kendilerini tanıtıp kartlarını ona uzatınca Köksal onları “Ben artistlik yapamam” diye terslemiş. Ama o kadar ısrar etmişler ki o da artık reddedememiş.
O İLK DENEYİMİNDE ÇOK HEYECANLANDI
Yeşilçam, yeni ve dikkat çekici bir yıldız kazanmıştı kazanmasına ama Köksal, o ilk filminde çok heyecanlanmıştı.
Sırf bu yüzden seti bırakmak istedi. Ama sonuç olarak o filmde oynadı. Bu şekilde hayatı da tamamen değişmiş oldu.
Köksal, zorlandığı o ilk filminin ardından setten sete koştu ve adını Yeşilçam’ın unutulmaz yıldızları arasına yazdırdı. Kimi zaman aynı gün birkaç tane sete giderek 400’den fazla filmde oynadı.
FOSFORLU CEVRİYE OLARAK HAFIZALARA KAZINDI
Çok sayıda filmde oynasa da onun en çok hafızalara kazındığı ve yıllarca ismiyle anıldığı karakterlerden biri Fosforlu Cevriye oldu.
Suat Derviş’in romanından uyarlanan 1959 yapımı Fosforlu Cevriye, Neriman Köksal’ın en unutulmaz filmlerinden biriydi.
Ondan sonra da hem bu filmin ismi hem de güzelliğine övgü niteliğinde takılan “afet-i devran” yani “zamanın güzeli” unvanıyla anılır oldu.
‘KABADAYI BİR KADINDIM’
Köksal, bir röportajında erkek gibi büyüdüğünü, her çantasında mutlaka bir tespih taşıdığını belirterek, kendisini “Kabadayı bir kadınım” şeklinde tarif etti.
Verdiği demeçlerde tiyatrodan hoşlanmadığını, gelen teklifleri de reddettiğini ifade eden Köksal, buna rağmen 1965-1966’da Sadri Alışık ve Hulusi Kentmen’le beraber sahneye çıktı.
Köksal, Zeki Müren sayesinde yaklaşık 10 yıl sahnelerde şarkı söylerken unutma korkusuyla şarkı sözlerini zaman zaman avucunun içine yazdı.
İşinde çok dikkatli ve titiz çalışan, bir dönem günde ortalama 3 film için setten sete koşan oyuncu, katıldığı bir televizyon programında, rolleri, setleri veya elbiseleri hiç karıştırmadığını söyleyerek, “İşimde çok dikkatliyimdir. Erken yatarım, çok erken kalkarım. Akşamdan da nerede ne taktım, ne giydim hepsini yazarım” demişti.
ANNE ROLLERİNİN ARANAN YÜZÜ OLDU
Neriman Köksal, yaşı ilerledikçe anne rollerinde kamera karşısına geçmeye başladı. Gençlik yıllarında yönetmen Nevzat Pesen ile aşk yaşayan Feridun Kete ile evlenen Köksal, kendisi doğal yollarla hiç anne olmadı.
Ama yeğeninin o sırada 9 yaşında olan kızını evlat edindi.
Yakalandığı kanserle bir yıl mücadele eden Köksal, 1999 yılının 24 Ekim günü bu dünyaya veda etti. Geride de rol aldığı filmleri ve dizileri kaldı.
Yeni kuşaklar Aşk-ı Memnu denilince Kanal D’nin efsane dizisini hatırlar elbette. Ama ondan yıllar önce 1975’te usta yönetmen Halit Refiğ tarafından beyaz ekrana uyarlanmıştı, Halit Ziya Uşaklıgil’in unutulmaz eseri. İşte orada Firdevs Hanım’ı Neriman Köksal canlandırdı. Bihter rolünde Müjde Ar, Nihal rolünde de Itır Esen vardı.