Dolar 38,4521
Euro 43,6783
Altın 4.056,02
BİST 9.407,01
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 14°C
Az Bulutlu
İstanbul
14°C
Az Bulutlu
Sal 15°C
Çar 15°C
Per 16°C
Cum 19°C

‘Çin, gerekirse ABD ile ticareti sıfırlamayı ve dünyanın kalanına yönelmeyi göze alıyor’

Dr. Altay Atlı’ya göre Çin, ABD ile ticareti sıfırlamayı ve dünya pazarının geri kalanına yönelmeyi göze alıyor. Tarafların geri adım atmadığını kaydeden Atlı, bu ticaret savaşı sonucunda Batı medyasının iddialarının aksine ABD ve Çin arasında sıcak savaş çıkmayacağı değerlendirmesinde bulundu.

‘Çin, gerekirse ABD ile ticareti sıfırlamayı ve dünyanın kalanına yönelmeyi göze alıyor’
15 Nisan 2025 5:14 AM
28

ABD Başkanı Donald Trump, Çin’e yönelik tarifeleri yüzde 125’e çıkarırken, diğer ticaret ortakları için ek tarifelerin 90 gün süreyle durdurulduğunu duyurdu.

Trump, ABD Ticaret Bakanlığı, ABD Hazine Bakanlığı ve ABD Ticaret Temsilciliği yetkilileriyle, ticaret, ticaret engelleri, tarifeler, kur manipülasyonu ve parasal olmayan tarifeler gibi konularda çözüm bulmak için 75’ten fazla ülkenin kendileriyle iletişime geçtiğini aktardı. Bu ülkelerin ABD’ye karşı hiçbir şekilde misillemede bulunmadığını belirten Trump, ek tarifelerin 90 gün süreyle durdurulmasını, bu sürede yüzde 10’luk temel tarife oranının uygulanmasını onayladığını kaydetti.

ABD Başkanı Trump, “kurtuluş günü” olarak nitelendirdiği 2 Nisan’da diğer ülkelere uygulanacak karşılıklı tarife oranlarını açıklamıştı. Temel tarife oranının yüzde 10 olacağını ifade eden Trump, diğer ülkelerin uyguladığı tarifeler ve tarife dışı engelleri hesaba katarak ülkeye göre değişen gümrük vergisi oranlarını paylaşmıştı.

Diğer yandan ABD merkezli yayın organı Bloomberg, Trump’ın ABD ve Çin arasında bir sıcak savaş için hazırlık yaptığını ve ticaret savaşını bu sıcak çatışmanın ön hazırlığı olarak kullandığını iddia eden bir makale yayınladı.

ABD Başkanı Donald Trump’ın başlattığı ticaret savaşını, 90 günlük gümrük vergisi indirimini ve ertelemesini, Çin’in tepkisini, Avrupa Birliği (AB) ve Çin arasındaki telefon görüşmesini ve Bloomberg’in sıcak savaş hazırlığı iddiasını, Koç Üniversitesi’nden öğretim görevlisi Dr. Altay Atlı ile konuştuk.

‘ABD de Çin de geri adım atmıyor’

ABD’nin Çin’e karşı başlattığı ticaret savaşında aslında bir geri adım atmadığını kaydeden Dr. Atlı, Çin’in de geri adım atmaya nyieti olmadığının altını çizdi:

“Yayınlara katılırken acaba son anda bir son dakika oldu da ben kaçırdım mı diye tedirgin oluyorum. Gündem son haftalarda çok hızlı ilerledi. Aslında kimse geri adım atmadı. Trump da geri adım atmadı. Amerika ve Çin, küresel ekonominin derinden sarsıldığı ve ciddi belirsizlik olan bir ortamda en büyük eksen oldular. Bu 90 günlük ara verileceği ve müzakere yapılacağı söylendi ama Çin ayrı kaldı. Çin’in geri adım atması bekleniyor. Birçok ülkeden geri adım gördük. Vietnam en başta ‘sıfıra inmeye hazırız’ dedi. ABD ‘Yetmez, KDV de alıyorsun’ dedi. Bence Amerika veya Çin geri adım atmadı. Trump’ın beklentisi çok daha güçlü bir şekilde masaya oturmak yani ölümü gösterip sıtmaya razı etmek. Ara verip konuşmak istiyor. Bu konuşmada da daha avantajlı anlaşmalara varmak istiyor ama Çin’le bu şekilde olamıyor. Çin de Amerika’nın kendisi gibi bir başat aktör: küresel ekonominin kural yapıcı aktörü. Çin’e gelirsek eğer, gerçekten geri adım atması beklenebilir mi? Çok zor gözüküyor. Hatta müzakere bence en iyi çözüm. Her iki taraf da masaya oturup makul bir şey bulmak ister. İki taraf da bundan etkileniyor. Ama bana kalırsa müzakere masasına oturmak giderek zorlaşıyor. ‘Bak ben bunu yapacağım, çok fena olacak. Sen vazgeç, gel masaya oturalım’ tavrı, Çin’in kabul edebileceği bir şey değil. Ben Çin tarafını da takip etmeye çalıştım. Son bir haftadır ‘Evet biz istemiyoruz. Serbest ticaret, açık ekonomi ve küresel ekonomi önemli. Ama savaşa hazırız’ vurgusu yaptılar. Diğer taraftan da ‘Çin, ABD’ye eskisi gibi bağımlı değil. Sekiz yıldır ticaret savaşları var. Biz kendimizi geliştirip dışa bağımlılığımızı azalttık. Aslında Amerika bize daha çok bağımlı. Geride kalır durumda değiliz’ vurgusu yapıyorlar. Peki bu nereye gidecek? Trump’ın mikroçip ve telefon indirimi konusu da çok karışık. Önce muafiyet dendi, sonra başka vergiler gelecek dendi. Orada kaotik bir durum var. Ne nedir, ne değildir; kimse anlayamıyor. Piyasalarda en temel konu güvendir. Piyasalar arz-talep üzerinden şekillenir ve güven esastır. Ortalık çok karıştığı için piyasa beklemek istiyor. Olumsuz bir şey olmasa bile herkes beklemeye geçiyor. Bu da sürekli üstüne yenisini koya koya, kendisini imha eden bir duruma geliyor. Bu nereye kadar gidecek bu şekilde? Öngörmesi de zor. Kimse geriye doğru adım atmayacak. Açıkçası ben şunu da bekliyorum: Bir noktadan sonra Amerika tarafından geri adım demeyelim de, müzakere yolunu kolaylaştıracak açılımlar gelebilir. Bunu ABD’nin yapması lazım zaten başlatan taraf Amerika. Burada Çin’den ‘Tamam sen haklısın, ne diyorsan yapalım’ diye bir çıkış gelmeyecek.”

‘Çin, gerekirse ABD ile ticareti sıfırlamayı ve dünyanın kalanına yönelmeyi göze alıyor’

Gümrük vergileri ve ticaret savaşı ile birlikte Çin’in ABD pazarından tamamen çekilmeye hazır olduğunu ifade eden Dr. Altay Atlı, Çin hükümetinin dünyayı fiyatları düşük Çin mallarına boğmayacağının garantisini vermeye çalıştığını aktardı:

“Küreselleşme öldü mü? Ölmedi. Küreselleşme devam ediyor. Küreselleşme ölemez. İki tane itici gücü var: Biri teknoloji, biri politikalar. Politikalar terse gitse bile teknoloji hep ileri gidecek. Yani küreselleşme ölmüyor ama şekil değiştiriyor. Küreselleşme, ülkelerin kendi nüfuz alanlarında yoğunlaştığı, oradaki bağımlılıkların artıp diğer yerde azaldığı bir şey mi olacak? Herhalde oraya doğru gidiyoruz. Bence Şi Çinping’in Güneydoğu Asya ziyaretinde önemli noktalar var. Birincisi bu ülkeler de ABD’ye ihracat yapan ama çoğunlukla Asya-Çin modelinde, Çin’in de üretimini kaydırdığı ülkeler. Çin’de maliyetler yükseliyor ama bu ülkelerde maliyetler nispeten düşük. İkincisi Çin’e karşı engeller var. Yakın geçmişe kadar bu ülkelere engel yoktu ve bu yüzden Trump da bu Güneydoğu Asya ülkelerinin önünü kapatmak istedi. Birincisi bu konu var. İkinci konu ise, Çin’in ABD ile ticaretin sıfıra inmesini dahi göze alıyor olması. Trump yönetimi bence burada bunu kaçırıyor. Rakamlara bakarsak 400 milyar dolar civarında Çin’in ABD’ye ihracatı var. 100 milyar dolarında ise ABD’nin Çin’e ihracatı var. 500 milyar dolarlık bir ticaret var. Trump tarafı, ‘Onlar bize daha çok satıyor. Onlar daha çok zarar görür’ diyor. Yanlış değil ama şöyle bir şey var: Amerikalılar da bu 400 milyar dolarlık malı bir sebepten dolayı alıyor. Onlar da bunu kaybedecek. Bu durumda Çin, yaşanacakları göze alıp daha da bağımsız olmak istiyor. Özellikle 2018’den beri yani Trump’ın gümrükleri ilk kez ortaya koyduğu günden beri Çin, buna hazırlanıyor. Bu son 7-8 yıldır Çinli firmaların mikroçip başta olmak üzere kendi kendilerine yetmek için çalışmalar yaptığını da gördük. Çünkü bu alanda bağımlı kalırlarsa tüm Çin tehlikeye girecek. Çin’den iki konu başlığı göreceğiz. Buna bloklaşma diyebilir miyiz emin değilim ama Çin, Amerika dışındaki her coğrafyaya yani ABD dışı dünyaya ihracatını artırmayı deneyecek. Diğeri de yıllardır gündemde olan ama çok da kolay olmayan, yapısal reformları gerektiren iç tüketimi artırma meselesi. Burada da birtakım açılımlar olacaktır. Çin tarafının mesajları da birkaç haftadır bu yönde. Çin, ABD’ye ihtiyaçları olmadığını vurguluyor eğer işler o noktaya gelecekse. Ama bu da çok kolay değil. Herkesin endişesi şu: Çin, ABD’ye satmıyorsa, kendi iç tüketimini de istediği noktaya getiremiyorsa, üretim de artıyorsa, o zaman fiyatlar düşecek ve düşük fiyatlı ürünler başka ülkelere mi yığılacak? Burada Çin’in dünyayı ikna etmesi gerekiyor. Bunun ilk adımlarını da görüyoruz. Geçtiğimiz günlerde bu konuyla ilgili AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile Çin Başbakanı telefonda görüştü. AB, Çin mallarının ülkelerini işgal etmesini istemediklerini söyledi. Çin tarafı da içeride talebi artırdıklarını, fiyatların düşmeyeceğini söyledi. Tabii lafta güzel ama bunu pratikte de görmek lazım. Dünya bunu görmek isteyecektir.”

‘Türkiye taraf seçmemeli’

BRICS’in daha çok mevcut sistemdeki aksaklıklara karşı ses yükselten ülkelerin ikili diyaloglarını artırdığı bir platform olduğuna dikkat çeken Dr. Altay Atlı, BRICS’in kendi para birimi olacağı iddialarını gerçekçi bulmadığını belirtti. Dünyada ikili anlaşmaların öne çıkacağı değerlendirmesinde bulunan Atlı’ya göre, Türkiye gibi ülkelerin kapasitesini hızlı bir şekilde artırması ve ABD-Çin kutuplaşmasında taraf seçmemesi gerekiyor:

“Arayışlar vardı. Bunlar devam da edecek. Konu sadece Trump’ın gümrük vergileri değil. Zaten mevcut sisteme yönelik memnuniyetsizlik var. 1945’te kurulan, o dönemi yansıtan ve pek adil olmayan bir sistem. Ayrıca günümüz koşullarına karşılık da veremiyor. Bunun alternatif arayışları var. BRICS’in en önemli özelliği de bu arayışları sembolize edip bir diyalog ortamı oluşturması. Yoksa BRICS, bir serbest ticaret alanı değil. Daha önce BRICS’in kendi para birimi gündeme geldi ama bunlar mümkün değil. Neyi beklememiz gerekiyor? Netleştirmemiz lazım. Bu diyaloglar daha da güçlenerek devam edecektir. Ama BRICS kendi arasında serbest ticaret yapsın, ortak para birimine geçsin vs. pek mümkün değil. Bu bir ekonomik entegrasyon değil. Daha ziyade bir diyalog. Hep beraber ortak ihtiyacı dile getiriyorlar. Tabii bu bahsi geçen ülkeler, ihracatlarını artırmak ve serbest ticaretlerini artırmak için başka girişimlerde tabii ki bulunacaklar. Bu belki hemen olmayabilir. Her yerden görüyoruz. En son Avrupa Birliği ile BAE arasında bir anlaşma yapıldı. Her yerden böyle haberler geliyor, artacaktır. Daha pragmatik şekilde olacaktır. ABD’nin tüm dünyayı tekrar pro-küreselci kampa getirmesinden bahsetmiyoruz. Daha pragmatik bir süreç olacak. Herkes kendi derdinde. Daha böyle yakınında olan, kendi ekonomileri daha tamamlayıcı olan, öncelikli yerlerle birebir anlaşmalar artacaktır. Karşılıklı kolaylaştırma anlaşmalarının önü açılacaktır. Bizim gibi ülkeler için bu önemli bir konu. Bizim açımızdan bakarsak burada en olmayacak şey, gidip bir kampı seçmek olur. Yani ABD veya Çin arasında seçim yapmak. Bugünün koşullarına uygun değil zaten. O 20. Yüzyıl kafası. Küresel ticaret ve tedarik zincirleri var. Türkiye ve diğer ülkeler için taraf seçmek olmayacak şey. Tabii bizim coğrafi konumumuz var. NATO üyesiyiz ayrıca. Ben, iki tarafla da karşılıklı ve ortak fayda çerçevesinde iş yapılmasının gerçekleşebileceğini düşünüyorum. Burada tabii kapasite önemli. Sen ortaya ne koyabiliyorsun? Bizim gibi ülkeler şu dönemde ilk başta kendi kapasitesini artırmalı. Her alanda kendi kendine yetmeye çalışmalı ve dışa bağımlılığı azaltmalı. Ne kadar bağımlıysanız o kadar kırılgansınız. Tabii şimdiki dünyada yüzde yüz kendinize yetmek mümkün değil. Enerjide, mikroçipte elbette bağımlı olunacak. Ama orada da tüm yumurtaları aynı sepete koymayıp ortakları çeşitlendirmek lazım. Başta sanayi olmak üzere kapasitemizi artırıp başkasının bizim üretimimize bağımlı olmasını sağlamak lazım.”

‘ABD ve Çin arasında savaş ihtimali görmüyorum’

Dr. Atlı’ya göre ABD ve Çin arasında savaş, gerek ülkelerin bağlılığı, gerek savaş sebebi bulunmaması gerekse böyle bir savaşın çok maliyetli olacağı gerekçeleri ile pek mümkün gözükmüyor:

“Savaşın hiçbir türlüsünün kimseye faydası yok. Burada özellikle savaş olmayacak diyebilirim. ABD ve Çin bahsettiğimiz ülkeler. Hem kendi aralarında bağımlılıkları var, hem böyle bir savaşın bedeli iki taraf için de çok yüksek olur. Ortada bunu gerektirebilecek, bu kaybı göze almalarını gerektirebilecek bir mesele yok. Niye? Ben nedenini göremiyorum. Tayvan konuşuluyor ama neden ABD ve Çin bunu istesin? Neyi ümit ederek böyle bir şeye girebilirler? Bunu hangi tarihsel meseleye bağlayabilirler? Ben açıkçası çok da olası görmüyorum böyle bir sıcak savaş. Zaten olmasın, fakat olasılığı da çok düşük. Çok yıkıcı olur öyle bir savaş. Tüm dünya çok ağır bedel öder. Ne için bu yola gidilsin?”
ETİKETLER: , , , ,
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.