Deniz Berktay ile Kuzeyden Notlar: Savaş Bulgaristan’ı nasıl böldü?
Benim bu köşemin adı “Kuzeyden Notlar”. Ama bu haftalık “Bulgaristan’dan Notlar” okuyacaksınız çünkü ben size bu satırları Bulgaristan’ın tarihi başkenti olan Tırnova şehrinden (Veliko Tırnovo) yazıyorum. Burada Rusya-Ukrayna savaşının Bulgaristan’a etkilerini de biraz gözlemleme imkânım oldu.
Bulgaristan’da 9 Haziran’da milletvekili seçimleri var; son üç yılda yapılan 5. erken seçim! Ukrayna’daki savaş, Bulgaristan’daki iç istikrarsızlığı daha da körüklemiş: Bir tarafta Rusya’ya yakın kesimler var, bir taraftaysa Batı yanlıları. Bunların da aralarında aşağıda aktaracağım ayrı bölünmeler var.
Bilindiği üzere Bulgaristan’da Osmanlı egemenliğini sona erdiren büyük ölçüde Çarlık Rusyası oldu. Rusların 1878’de İstanbul’da Yeşilköy (Ayastefanos) önlerine gelmesiyle II. Abdülhamit, Ayastefanos Anlaşması’nı kabul etmek zorunda kaldı. Buna göre Bulgaristan bugünkü Kırklareli’yi, Batı Trakya ve Makedonya’yı kapsayan devasa bir devlet olarak kuruluyordu. Fakat Balkanlar’da Rusya’ya bağlı böyle bir devletin kurulması Avusturya ve İngiltere’nin işine gelmediğinden aynı yıl toplanan Berlin Konferansı, Bulgaristan’ı bugünkü Bulgaristan’ın yarısı kadar bir alana hapsedecek, üstelik de Osmanlı’ya tabi bir prenslik yapacaktı. Bulgaristan’ın sonraki tarihi Osmanlı’dan tam bağımsız olma ve Ayastefanos’ta vaat edilen yerleri alma mücadelesiyle geçecek; Ayastefanos sınırlarına ulaşma arzusu Bulgarları Yunan ve Sırplarla karşı karşıya getirecekti. Bulgaristan’da gerek sosyalizm zamanında gerekse bugün resmi bayram olarak Ayastefanos Anlaşması’nın yıldönümü olan 3 Mart’ın kutlanması dikkate değer.
Rusların Bulgaristan bağımsızlığında oynadığı rol, Bulgarlarda Rusya’ya sempatinin doruğa çıkmasına neden oldu.
Hal böyleyken Bulgaristan hem birinci hem de İkinci Dünya Savaşı’nda Rusya’nın karşısındaki safta yer alıp Almanya’nın müttefi ki olmuştu. Ama iki savaşta da Bulgarlar Rus cephelerinde savaşmamıştı. Bunda hükümetin halkın tepkisinden çekinmesi kadar, Bulgar yöneticilerin halkın tepkisini gerekçe gösterip Almanlarla pazarlık yapmalarının da rolü vardı. Ancak Bulgaristan’ın 2003’te NATO’ya girmesi, Rusya’da hem devlet hem de halk nezdinde “ihanet, nankörlük” olarak görülmüştü.
Şimdiki savaşta Bulgaristan’ın ABD’yi desteklemesi de toplumu böldü. Cumhurbaşkanı Radev Rusya yanlısı iken iktidardaki GERB Partisi Batı yanlısı. Hükümetin Batıcı politikaları, halkın önemli bir kısmının tepkisini çekiyor. Ayrıca Ukrayna’yı destekleyip Rusya’yla bozuşmanın ekonomik maliyeti giderek geniş kesimleri öfk elendiriyor. Bulgar çiftçilerin ayaklanmasını hatırlamakta fayda var. Hükümet çevrelerinin Ayastefanos’un yıldönümü 3 Mart’ı bayram olmaktan çıkarma teklifi de tepkilere yol açmış.
Önceki gün 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nın sembolü haline gelen, Gazi Osman Paşa’nın Ruslara 145 gün direndiği Plevne’deydim. Her kesimden insanla konuşmaya çalıştım. Kimileri Rusya’ya minnettar olduğunu söylerken kimisi “Ruslar Türk egemenliğine son verip kendi egemenliklerini kurdu” diyor ve Batı’nın desteklenmesini savunuyor. Yine kimileri sosyalizm döneminde Sovyetler’in Bulgaristan’ı sömürdüğünü ifade ediyor. Önemli bir kesimse tamamen Rusya’yı destekliyor. Bir de arada olanlar var: “Rusya’yla da iyi olalım, Batı’yla da” diyen. Bu kesim şu anda Rusya’nın işine gelse de uzun vadede Rusya’nın isteyebileceği bir kitle değil.
Dolayısıyla Bulgaristan’ın iki taraf arasında yalpalaması, 1878’den beridir devam ediyor. Ukrayna’daki savaşın etkilerini 9 Haziran seçimlerinde göreceğiz.
[email protected]