Deniz Berktay ile Kuzeyden Notlar: Üçüncü dünya savaşı çıkar mı?
Son haftalarda Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Ukrayna’daki savaşın yayılması ve üçüncü dünya savaşına dönüşme ihtimali olduğu hakkındaki sözleri gündemde. Peki, böyle bir olasılık var mı?
Benim görüşüm: Var tabii ki. Zira birincisi, dünyada önemli bir kutuplaşma ortaya çıktı. ABD’de Biden yönetimi, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasın fırsat bilerek Batı dünyasını kendi çevresinde seferber etmeyi başardı. Ukrayna savaşı, birkaç ay içinde uzlaşmaya sona erdirilebilecek iken İngiltere’nin araya girmesiyle sonuçsuzluğa doğru sürüklendi. Hemen her savaşın bitiminde karşı tarafa imajını koruma imkânı sağlanırken iki yıl önceki İngiliz Dışişleri Bakanı Lizz Truss, Putin’e imajını koruma imkânı verilmemesi gerektiğini söyleyerek onun geri çekilme yollarını kesmiş oldu. Sonuçta savaş, daha çetrefi lli bir hal aldı.
İkincisi, önceki iki dünya savaşına da baktığımızda o savaşlara yol açanın o sırada bir dünya savaşına yol açacaklarının bilincinde olmadıklarını görüyoruz. Evet, her iki savaşın öncesinde de karşılıklı ittifaklar oluşmuştu ama ilk saldırıları yapanlar (1. Dünya Savaşı’nda Avusturya Macaristan hükümeti, 2. Dünya Savaşı’nda da Hitler), yapacakları saldırılardan kısa sürede sonuç alacaklarını ve genel bir savaştan kaçınacabileceklerini sanıyorlardı. Sonuç ortada.
Ukrayna’daki savaş 2.5 yılı doldurmaya yüz tutmuşken arabuluculuk girişimleri de arka arkaya gelmeye başladı. Son olarak Macaristan devreye girdi. (Hatta Macaristan’ın ardından, Bulgaristan başbakanı, kendilerinin de arabuluculuk olabileceklerini, iki tarafl a da aralarını iyi olduğunu söyleyerek Washington’daki NATO zirvesinde bu konuyu gündeme getireceklerini söyledi).
Aslında Macaristan yönetiminin Ukrayna’yla ilişkileri, bir hayli sorunlu: Macaristan, Ukrayna’nın AB ve NATO ile yakınlaşmasına açıktan karşı çıkan tek ülke. Ukrayna’nın güneybatısındaki Zakarpatya ilinin tarihsel Macar toprağı olduğunu söylüyorlar ve buradaki Macar nüfusu sahipleniyorlar. Macaristan’ın 1 Temmuz’dan itibaren AB dönem başkanlığını üstlenmesi de tahmin edileceği üzere Kiev’de memnuniyetsizlik yarattı.
İşte bu ortamda Macar Başbakanı Viktor Orban, önce Kiev’i ardından da Moskova’yı ziyaret etti ve her iki başkentte, kendilerinin savaşı bitirme konusunda artabulucu olma niyetinde olduklarını açıkladı. Orban’ın bu açıklaması, AB yönetiminde, Rusya karşıtı çevrelerin tepkisini çekti ve Orban’ın, Kiev ve Moskova’da AB’yi değil, sadece Macaristan’ı temsil ettiğini söylediler. Fakat Orban, şimdi de Çin Halk Cumhuriyeti’nin başkenti Pekin’i ziyaret ederek burada Şi Cinping’le, Ukrayna konusunu görüşüyor (bu, iki liderin iki ay içindeki ikinci görüşmesi).
Peki Orban, “Kendi kendine mi gelin güvey oluyor”? Ukraynalı uzmanlara bakarsak, hayır. Orban, ABD’deki Cumhuriyetçi Parti çevreleriyle ilişki içinde ve yakın gelecekte Trump’ın başkan olacağını hesaplayarak hareket ediyor. Trump da Batı’da bu savaşlardan yorulan çevreleri temsil etmekte. Dolayısıyla altı ay sonra, şimdiki Batı’dan daha farklı bir Batı’yla karşılaşma ihtimali var. Orban da bu ortamda şimdiki Batı dünyasında Rusya’yla ilişkisi normal olan tek ülke olarak iki tarafta ağırlık kazanma çabasında.
Beklenmedik provokasyonlar olmadıkça Ukrayna’daki savaşın sonucunu, altı ay sonraki “yeni Batı” belirleyecekmiş gibi görünüyor.