Dolar 37,9483
Euro 41,1326
Altın 3.805,14
BİST 9.659,48
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 16°C
Hafif Yağmurlu
İstanbul
16°C
Hafif Yağmurlu
Sal 13°C
Çar 15°C
Per 16°C
Cum 16°C

‘Ekonomi programı, yabancı sermayeyi Türkiye’ye çekme çabasından başka bir şey yapmadı’

Ekonomist Arda Tunca’ya göre para piyasalarındaki yabancı sermaye, olaylar yatışınca geri dönebilir. Türkiye’nin yerli üretim için yapısal reformlara ağırlık vermesi gerektiğini kaydeden Tunca, diğer yandan dünyada ekonomik büyümede düşüş ve enflasyonda artış beklendiği uyarısında bulundu.

‘Ekonomi programı, yabancı sermayeyi Türkiye’ye çekme çabasından başka bir şey yapmadı’
27 Mart 2025 5:14 AM
24

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yolsuzluk soruşturması kapsamında tutuklanması üzerine gözler borsaya ve para piyasalarına çevrildi. Özellikle yabancı yatırımcıların milyarlarca dolarlık yatırımını Türk piyasalarından çektiğine ilişkin haberler yapıldı.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise, piyasalardaki dalgalanmalara ilişkin şunları söyledi: “Anketler son dönem gelişmelerini yansıtmamakla birlikte finansal piyasalardaki oynaklığın beklentilere etkisinin kısa vadeli ve sınırlı olmasını öngörüyoruz.”

CHP Genel Başkan Yardımcısı Yalçın Karatepe ise, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından piyasalardaki dalgalanmaya dikkat çekerek, ekonomi yönetimini ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’i eleştirdi. Karatepe, “Piyasaların sağlıklı işlemesini engelleyen gelişmeler hakkında da birkaç laf eder misiniz? Ne oluyor da piyasalar sağlıklı çalışmıyor? Asıl alınması gereken tedbir, hukuk sisteminin inşa edilmesidir. Merkez Bankası’nın döviz satarak bu sorunu çözmesi mümkün değil.”

Diğer yandan OECD, dünyada ekonomik büyümenin azalacağı ve enflasyonun artacağı yönünde uyarılarda bulundu.

ABD Başkanı Donald Trump’ın küresel piyasalara etkisini, Türkiye’deki siyasi gelişmelerin piyasalara etkisini, yabancı yatırımcılar meselesini ve enflasyonun durumunu, ekonomist Arda Tunca ile konuştuk.

‘Ekonomi programı, yabancı sermayeyi Türkiye’ye çekme çabasından başka bir şey yapmadı’

Ekonomist Arda Tunca’ya göre Türkiye’de uygulanan ekonomi programları doğrudan yabancı yatırımcıya odaklı. Piyasalardaki dalgalanmanın siyasi olaylarla doğrudan alakalı olduğunu vurgulayan Tunca, Türkiye’de yerli üretimde sürdürülebilirliği hedefleyen yapısal değişikliklere ağırlık verilmesi gerektiğini belirtti:

“Şunu belirtmek isterim ki şu dönemde elbette ekonomi ile ilgili gelişmeleri, istatistikleri yakından takip etmemiz gerekiyor. Fakat bu süreç içerisinde şunu da atlamayalım: Sanki yabancı yatırımcı gelsin diye Türkiye’de temel hak ve hürriyetleri savunuyormuşuz durumuna düşmeyelim. Elbette ki bu gelişmelerin hepsi çok önemli. Ama bunu yabancı yatırımcı için değil, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının anayasal hakları ve temel hürriyetleri için savunduğumuzun altını çizmek istiyorum. Bakan Şimşek’in söylediği gibi piyasadaki dalgalanmalar, bir süre sonra yatışabilir. Bu, Mehmet Şimşek söylemese de gerçekleşebilir. Bu kadar yabancı yatırımcıya gitmelerinin temelinde, Türkiye’deki ekonomik yapının dışa bağımlılığı yatıyor. Burada kısa vade ile uzun vadeyi birbirinden ayırmamız gerekiyor. Kısa vadede konuşacağımız şey piyasa koşullarıdır. Kur değeri, faiz oranı, sermaye giriş çıkışlarıdır. Bunların hepsi veridir ama piyasa neticede dalgalanır. 2015 yılında AK Parti hükümeti, 2002’den sonra ilk defa koalisyon konumuna düşme riskiyle karşı karşıya kalmıştı. O günden bugüne Türkiye’de piyasa dalgalanmalarını çok yaşadık. 15 Temmuz 2016’dan sonra da piyasada dalgalanma yaşandı. 2020’lerde ‘Faiz netice, enflasyon sonuçtur’ politikaları sonucunda yaşandı. 2018’de Rahip Brunson krizi. Korona krizleri. Hep siyasi taraftaki çalkantıların, piyasalarda nasıl yansıdığını gördük. Ama uzun vadede piyasadan daha başka bir şeye odaklanmak gerekiyor.

Ekonomiyle ilgili bizim yapımızı değiştirebileceğimiz koşullardan uzak tuttular bizi. Hükümetin böyle bir vizyonu da olmadı açıkçası. 2002’den beri iktidarda olan tüm AK Parti hükümetleri için bunu söyleyebilirim. Türkiye’nin onlarca yıldır devam eden dışa bağımlı yapısını değiştirecek hiçbir şey yapmadılar. Onun için de apar topar siyasi krizin piyasaya yansıması sonucunda şu oldu: Türkiye’de yabancı para rezervi, swap hariç -60 milyar dolardan bu noktaya geldi bir buçuk yılda. Ama gördük ki siyasi birtakım riskler, demokrasiden uzaklaşma, insan hakları, ifade özgürlüğü gibi konulardan sapma, Türkiye’de piyasayı karıştırabiliyor. Biriktirmek için aylar harcanan rezervler bu sebeple birkaç günde tükenebiliyor. Bugüne kadar ‘program’ diye dillendirilen şeyin, Türkiye’de yapısal değişiklikler yapacak bir öngörüsü olmadığını ve hep yabancı sermayeyi Türkiye’ye daha fazla çekme çabasından öteye gidemeyen bir plan olduğunu gördük. Zaten neticesinde apar topar yabancı yatırımcıya koşuldu. Halbuki Türkiye’deki üretimi ayakta tutmak için atılacak adımların peşinde olmak gerekiyordu. Orada ağır bir hasar var.”

‘Para piyasası yatırımcıları için hukuk pek önemli deği ama uzun vadeli yatırımcı için önemli’

Uzun vadeli yatırımcıların parasını doğrudan çıkaramayacağı için hukukun üstünlüğü kavramıyla ilgilendiğinin altını çizen Tunca, şunları söyledi:

“İki tür yatırımcı var. Birincisi kısa vadede, portföy yatırımı dediğimiz; Türkiye’deki hisse senedi piyasasına, bono piyasasına veya para piyasalarına yatırım yapanlar. Bu, bir tuşla paranın transfer edilebildiği, yine bir tuşla ülkeden çıkarılabildiği para hareketleridir. Piyasada belirli ölçüde bir öngörü olduğu müddetçe, ülkede demokrasi ve adalet seviyesi ile ilgilenmez. Bu tür yabancı sermaye, Afrika’nın geri kalmış çok sayıdaki ülkesine de gidiyor. Mesela Türkiye’deki gibi çıkarlarına ters bir durum oluştuğu anda; havayı nemli gördüğü anda çıkar piyasadan. Bir de doğrudan yatırım var. Yani bir ülkede şirket satın almak veya sıfırdan olmayan bir şirketi kurmak ve istihdam yaratmak oluyor bu. Yani mesela bir fabrikanın temelini atmak diyebiliriz. Bu, kolayca kaçabilen bir para değil. Dolayısıyla bu tür sermaye, hakkını hukukunu aramanın peşinde olabilir. Çünkü bir tuşla parasını piyasadan çıkaramaz. Oluşturduğu sabit sermaye yatırımını çıkartıp başka ülkeye taşıyabilmesi kolay bir iş değil. Bir ülkenin mahkemelerinde patent haklarını koruyabilecek mi? Rekabetle ilgili aksi bir durumda mahkemeye gidip hakkını koruyabilecek mi? Hukukun üstünlüğüne bakacaktır dolayısıyla. Bu ikinci tür sermaye, bir ülkenin bu anlamdaki medeniyet çıtasının daha yukarıda olmasını bekleyecektir. Kısa vadeli sermaye ise ortam yatıştığı gibi geri gelir. Onun için çok büyük bir şey yapmanız gerekmiyor.”

‘2023’te seçimlerden sonra enflasyon yüzde 38’di. Şimdi yüzde 39’

Türkiye’de yaşanan gelişmelerin siyasi tarafına vurgu yapan Tunca’ya göre, Türkiye’de enflsayon düşüşü şimdilik öngörülmüyor. Enflasyonun düşmesi için talebin azalmasının da pek tercih edilen bir yol olmadığını belirten Arda Tunca, 2023 ile bugün arasındaki TÜİK’in resmi enflasyon rakamlarını kıyasladı:

“Kısa vadede siyasi tansiyon önümüzdeki günlerde yatışabilir. Ama yatışsa bile bunun geçici olacağı kanısındayım. Türkiye’de öyle veya böyle, ki burada muhalefet partisini savunmak için dile getirmiyorum, Türkiye başka bir şeyin derdinde şu anda. Buradaki konu bir partiyi veya adayını savunmak değil. Bu bir iktidar mücadelesi ve AK Parti’nin de bugüne kadar ne pahasına olursa olsun iktidarı bırakmama eğilimleri. Türkiye bunu en çok 2019’da yerel seçimlerde gördük. Ekrem İmamoğlu, İBB Başkanı olarak seçildi ama iptal edildi. Sonra tekrar seçildi. Bu daha önce de oldu: Mağduriyet durumuna düşenleri her zaman koruyan, savunan, kollayan bir yapısı var Türk toplumunun. Burada da benzer bir şey olacak. Erdoğan ilk defa iktidarını kaybetme durumunda kaldığı güçlü bir muhalefetle karşı karşıya. İmamoğlu’nu beğenebilir veya beğenmeyebilirsiniz. Ama böyle bir realite var. Erdoğan, çok ciddi bir rakiple ilk kez karşı karşıya kaldı ve bunu bırakmak istemiyor. İktidar mücadelesi var.

Yani sonuç olarak ben olaylar yatışsa bile, 2028’deki seçimlere giden yolda daha böyle çok dönem yaşayacağımızı düşünüyorum. Tabii diğer yandan enflasyon konusunda da bir yol ayrımı var. Enflasyonda belirli koşullar altında çok da aşağı gitmeyeceğini zaten düşünüyorduk. Ama eğer önümüzdeki günlerde halk temkinli davranmak adına harcamaları kısma yoluna giderse, talepteki düşüş büyümedeki düşüşle birleşir ve enflasyonun düşmesi konusunda tercih etmediğimiz bir yol olsa da bu koşulları yaratabilir. Ama enflasyonla ilgili net cevapları biraz zaman geçince verebileceğiz. Enflasyon direniyor. Haziran 2023’te seçimlerden sonra yeni AK Parti hükümeti kuruldu. Resmi TÜİK enflasyonu yüzde 38’di o sırada. Aradan neredeyse iki sene geçti. İki yıla yakın zamanda enflasyon yüzde 39’a geldi. Devraldıkları enflasyonla neredeyse aynı yerdeyiz. Enflasyon düşmedi. Biz kumun altındayız, kum seviyesine çıkmaya çalışıyoruz şu anda. Türkiye ekonomisi atılım falan yapmıyor. Hasarı toplama çabasında.”

‘Oradaki enflasyon sanki başka bir gezegendeymiş gibi. Biz o rakamlara enflasyon demeyiz burada’

Donald Trump’ın iktidara gelişi ile birlikte dünyada ekonomik büyümede azalma ve enflasyonda artış trendinin beklendiğini kaydeden Arda Tunca, diğer yandan Batı’daki enflasyonun Türkiye’ye oranla çok düşük bir seviyede kaldığının da altını çizdi:

“Donald Trump’ın iktidara gelişi öncesinde de bu politikalarını bekliyorduk. Büyüme temposunun yavaşladığı, enflasyon oranlarında da küresel çapta yükselme yaşayacağımız bir döneme gireceğimizi söylüyorduk. OECD bunu bilimsel bir tahminle açıkladı ve birtakım rakamlar ortaya koydu. Önceki tahminlere göre bu söylemleri teyit etmiş oldu. Küresel büyüme oranını aşağı çeken ve enflasyon oranlarını yukarı çeken birtakım tahminlerde bulundu. Tabii buradaki enflasyon, başka bir gezegenin enflasyonu gibi. Avrupa’da enflasyon oranları yüzde 2,5 veya 3. Bunu konuşuyorlar. Biz buna enflasyon bile demeyiz kendi ülkemizde. Bunun altını çizmek istedim. Onların şikayet ettiği enflasyon ile bizimkisi arasında gezegenler arası fark var. Onların da kendi ekonomik gelişmişlikleri ve kültürleri çerçevesinde şikayet ettikleri birtakım durumlar var. Bloklara ayrılma ve bloklarda ticaret yapma eğilimleri arttı. Bu bloklar arasındaki ticari ilişkileri canlı tutmayı ve ABD tehdidinden kendini uzak tutmayı konuşuyor dünya.

Trump’ın baskıcı ve tehdit içeren politikalarından uzak durmanın yollarını arayan bir dünyadayız bugün. Avrupa dedik. Onlar, ekonomik boyutu çok büyük bir savunma sanayisi konusunu gündeme getirdi. Geçtiğimiz günlerde Almanya Şansölye Adayı Mertz, borçlanma limitini kanuni yoldan kırmayı başardı. İhtiyaç var. Niye? Savunma sanayisi için. Savunma konusunda Avrupa, ABD’ye bağımlı ve bunu ortadan kaldırmak istiyor. Trump yönetimi sanayileşmeye ağırlık vermeye çalışıyor. Kendisini bağımsız hale getireceğini söylüyor. Bu da neoliberal dünyanın aşırı finanslaşmış politikalarının bir sonucu oldu. Tabii yöntemi bu değil bunun. Sanayileşmek istiyor olabilirsiniz ama yöntemi bu olmamalı. Öbür taraftan Avrupa da kendisini Amerikan savunma şemsiyesinden çıkartıp kendi savunma sistemini kurmaya çalışıyor. Türkiye açısından bu yavaşlayan dünya, ihracat cephesini zorlayan bir durum. 2024 yılı da özellikle Türkiye’de üretim sektöründe, mart ayından ekime kadar negatif gezinmişti. Üretim seviyesi düşmüş bir Türkiye ile karşı karşıyaydık geçen sene. Geniş tanımlı işsizlik de yüzde 26 seviyelerinde. Türkiye’nin çok ağır konuları var. Uluslararası gelişmeleri de değerlendirerek bakmamız gerekiyor.”

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.