Ekrem İmamoğlu’ndan Cumhuriyet’e özel açıklamalar: ‘Siyaseti adalete alet etmemek lazım’
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 2027’de İstanbul’un ev sahipliği yapacağı Avrupa Oyunları’nın imza töreni için bulunduğu Roma’da gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Ayhan Bora Kaplan davası kapsamında bir kriz yaşanıyor. Bu krizi Süleyman Soylu ile Ali Yerlikaya ekiplerinin kavgası olarak yorumlayanlar var. Hem Soylu’yu hem Yerlikaya’yı yakından tanıyan birisi olarak siz nasıl yorumluyorsunuz?
“Çok derin bir soru. Ne yazık ki Türkiye’de hukuk, yargı, emniyet gibi kavramlar uzun zamandır kurallar ya da kanunlar üzerinden değil de talimat üzerine yönetildi. Talimatlar üzerinden yönetildiği zaman da belli bir zaman dilimi içerisinde bunun bir kaosa dönüşmemesi mümkün değil.
Ben tabii ne o kişilerle ilgili çok geniş bir bilgiye sahibim. Ne de söylediğiniz isimlerle ilgili hafızamda en ufak bir şey var. Yani bu konularla ilişkili ve ilintili birisi değilim. Şunu söyleyeyim: Bu ve buna benzer daha çok olay yaşarız biz. Yarınlarda bu çelişkileri, bu çatışmaları ne yazık ki yaşarız. Sadece benim beş yıllık dönemimde İçişleri Bakanı’nın müdahil olduğu onlarca olayı burada konuşabiliriz. Hangisinin mantığı, hangisinin bir kuralı, hangisinin bir kanuna yaslanan çerçevesi vardı ki bunu da tartışalım. Bu çerçevede çok bilinmeyenli bir denklem asla değil. Ama meselenin özünde bu iki kişi mi vardır? Ben emin değilim. Bu meselenin özü o iki kişi değildir. Dönem dönem farklı talimatların yönlendirdiği ve ne yazık ki karanlık sahaların oluşturduğu birçok olay vardır. Yani bu işin tek kurtuluşu ve hepimizin rahat edeceği şey çok net olarak ülkenin kurallar, kanunlar ve asla çiğnenmeyecek olan birtakım evrensel değerleridir. Umarım ona hep beraber kavuşuruz. “
Kobani Davasına ne diyorsunuz?
“Türkiye’de üzülerek söylüyorum ki, birçok siyasi dava var. Ve siyasi davalar üzerinden kin, öfke ve neye dayalı belli değil ama çoğu zaman insanlar boşu boşuna yıllardır hapiste yatabiliyor. Bir tanesi de benim yaklaşık 10-15 yıllık canciğer arkadaşım. Bir Gezi davasından ötürü içeride olan bir arkadaşım. Bugün şunu söylemek lazım. Normalleşmeyi konuşuyoruz. Normalleşmenin bence ilk kuralı adalettir ve adalete uygun bir biçimde hareket etmektir. Siyaseti de adalete alet etmemek gerekir. Ama uzun süredir bu anlamda siyaset adaletle iç içe geçmiş, hatta bazen adaleti ne yazık ki bize unutturan kararların siyasi biçimde verildiği bir ülkede yaşıyoruz. Şiddeti özellikle siyasetin gündeminden çıkarmamız lazım. Legal siyasetin önünü açmamız lazım. Türkiye Cumhuriyeti Devleti demokrasi ve hukuk ilkeleri temeline inşa edilmiştir ve gücünü bu ilkelerden almak zorundadır. Bunu sağladığımız zaman bu ülkede huzuru inşa edebiliriz. Bu anlamda her ne suretle olursa olsun bu ilkelerin dışına çıkması asla düşünülmemeli. Bu yönüyle şiddete başvurmadıkça hiç kimsenin de cezalandırılmasını biz asla doğru bulmayız. Bu ülkede hepimiz teröre de, terör örgütlerine de karşıyız ama bugün verilen kararlar siyasi temele oturduğu sürece hiç kimsenin vicdanı rahat edemez. Bu kapsamda tabii ki üzülüyoruz. Bu ülkede özellikle geçmişte çokça siyasi cezalandırmalar yapıldı. Bugün verilen siyasi cezalandırma kararlarının arkasında olduğunu bildiğimiz insanların bile yargılanıp cezalandırıldığı günleri yaşadık.
Bizim ilerlememiz gerekirken geri gitmiş durumdayız. Bunun adı ister Selahattin Demirtaş, ister Ahmet Türk olsun. Bu insanları mahkum etmek bu ülkeye hiçbir şey kazandırmaz. Kazandırmayacak da. Ahmet Türk 1970’lerde Cumhuriyet Halk Partisi’nde siyaset yapan bir aktördü. O bakımdan az önce de ifade ettiğim gibi legal siyaseti yok ettiğimiz takdirde, makul ve mantıklı bir ortamın ve insanların huzur güven içerisinde kendini hissedeceği bir ülkeyi oluşturma şansımız yok. Siyaseti ve siyasetçiyi ortadan kaldırdığınızda boşluğu dolduran yapılar tam da az önce söylediğimiz yapılar. Ondan sonra hiç bilmediğimiz, hiçbir tüzel kişiliği olmayan yapıların gücü üzerinden ülkede racon kesilir hale geliyor ve mağduriyet daha da büyüyor. Dediğim gibi tabii ki teröre asla fırsat vermeyiz.
Ben de şu anda siyasi bir davanın aktörüyüm. Benim de içeride bir davam var. Belki şu anda sadece siyasi yasakla muhatap olan bir kişiyim. Ama kim bilebilir ki bir üst mahkemede cezanın arttırılmayacağı diye bir husus yok yani. Bu da arttırılabilir. Pekala böyle bir gündemle Türkiye’de muhatap olabiliriz. Peki bu bir şaka mı? Değil. Bu bir kaygı oluşturmalı mı? Kesinlikle oluşturmalı. Ben kaygı duyuyor muyum? Vallahi duymuyorum. Ama ülkede bu kaygıyı duyup bana soran ve “ya ne olacak senin davan” diyen binlerce insan var. Bu bakımdan Türkiye’nin sağlam bir zemine oturması noktasında, verilen kararların bu ülkeye faydası yok, zararlıdır.”
Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştıkça sizin davanızda farklı bir sonuç çıkmasını bekliyor munuz?
“Siyasi görmedikleri için bu anlamsız hamleyi yapabilirler mi? Emin değilim. Çünkü benimle beş yıldır çatışan bir siyasi iktidar var. Ve bu seçimde aradaki oy sayısının. büyüdüğü bir farkla seçimi kazandığımız bir şehir var ortada. Hala bunu kendine bir kazanım olarak görür de böyle bir siyasi karar verirse bu yapıdan akıl olarak da şüphe etmek gerekir. Bu bağlamda ben böyle bir şey beklemiyorum. Ama Türkiye’de “bu mümkün değil” diyeceğimiz ama yaşamadığımız da hiçbir şey kalmadı. Olabilir ama kesinlikle aklımın ucundan bile geçmiyor. Yani deseniz ki, bir gece yatağa başınızı yastığa koyarken sizi tereddütte bırakıp azıcık uykusuz bıraktığı an oldu mu? Vallahi hiç olmadı yani.”
Siz Cumhur İttifakı ile CHP’nin normalleşme ya da yumuşama, bir yol yürüme imkanı olduğunu düşünüyor musunuz?
“İyi anlamda zorlamanın hiçbir zararı yok. Ben sayın genel başkanımızın sayın Cumhurbaşkanı ile görüşmesini kesinlikle doğru buluyorum. Yanlış yanı yok. Bilakis demokrasi adına büyük olgunluk gösteren halkımız tarafından da olumlu görüleceğini düşünüyorum..
Yerelde iktidar olan bir partiyle genelde iktidar olan bir partinin bir masada oturması kadar doğal bir şey yok. Ben bunun zorlanmasından da yanayım.
Siyasi rezerv koymanın, masadan uzaklaşmanın faydası yok. Partimizin bu evrede sabırla ısrarla doğru ve pozitif hamleleri yapmasını ben destekliyorum.
Baktığınızda ben de kendi ortamımda, büyükşehir nezdinde buluşmaktan, uzlaşmaktan hiçbir gün vazgeçmedim. Sonuç aldığımız var mı? Var. Oranı yüksek mi? Değil ama bu tavrın kaybedeni, seçimlerde iktidar oldu…
Ben genel başkanımızın bu duruşunu destekliyorum. Elbette tedbir alınması gereken hususlar vardır. Ne bileyim; sandalyenin bir tane sapının kırık şekilde bana hazırlanmış olduğu bir ortamda oturmuş birisi olarak, bu tedbirleri bile almayı düşünmek zorundayız.
Başkalaştıran, uzaklaştıran, sürekli kavga eden anlayıştan hep kazançlı çıkan bugünün iktidarı olmuştur. Bu oyuna gelmemek lazım.”
Şu yorum yapılıyor: “AKP Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki rakibini seçiyor, onun için bu tip hareketler yapıyor.” Siz katılır mısınız buna?
“Dediğim gibi tedbir almak, temkinli olmak şart. Ama bugünkü iktidarın satranç oynayacak birikimi var mıdır? Ben açıkçası emin değilim. Böyle birikim olduğunu da düşünmüyorum. Bugüne kadar oyunu hep popülizm üzerinden kurmuştur. Olmayan mevzular üzerinden fayda sağlama gayreti içinde olmuştur. Olan mevzuları çarpıtmıştır ve buradan fayda elde etme gayretinde olmuştur ve burada başarı elde etmiştir. Bunun adı satranç değildir. Satrançta kurallar bellidir, oyuncular bellidir. Hamlelerde de bunun üzerinden zeka yarışına girilir. Yani siz oyunda eğer piyona fil hareketini yapmaya gayret ederseniz ve bunu karşı tarafa yutturursanız, bunun adı hile olur. Bu hilelere kapılmamak lazım. Bugüne kadar uygulanan adımlar da hileyle olmuştur. Tedbir almak, temkinli olmak evet ama uzaklaşmak, yok saymak asla doğru değil.”
Yerel seçimi AKP mi kaybetti, CHP mi kazandı?
“’Bu seçimi biz kaybederiz, iktidar kazanamaz’ demiştim 2023 seçimi için… Biz kaybettik onu. Değişim gösteren CHP makul zemini yarattı ve bu seçimi kazanan milletin kendisidir, çok net. Ama mesela bu aşamadan sonra seçimi kaybedersek, biz kaybederiz… Bundan sonra top bizim ayağımızda, bizim o topu nasıl çevireceğimize bağlı…
İyi gidiyoruz ama daha yolun başındayız. Değişim oldu bitti, değil. Aşamaları var. Kurultay öncesi ve sonrası… Hala devam ediyor. Sonuçlandı demek, doğru değil.”
Kılıçdaroğlu’nun “Sarayla müzakere olmaz, mücadele olur” görüşüne nasıl bakıyorsunuz?
“Enflasyon faiz ilişkisi gibi bir şey. Müzakeresiz mücadele olur mu? En güzel mücadele münazara ile olur. Müzakeresiz mücadele olmaz. Yoksa toplum nasıl anlayacak hangisi doğruyu söylüyor, diye…
Partimiz iki kez İstanbul’da kazandı. Müzakere demek ki kazandırıyor. Ben tam aksine, müzakereyi artırmaktan yanayım.
Avrupa hayranlıkla izliyor bu mücadeleyi. Ben nasıl karşılandığımı biliyorum. Ben müzakerede sonuna kadar ısrar ediyorum.”
28 Şubat Davasında komutanların tahliye kararı var. Gezi’de de benzer karar olur mu?
“Bu karar bile geç kalınmış bir karar. İnsanlar çorba bile içemez haldeydi. Yaşlılık vardı, bu ne yasaya ne yargıya ne adalete sığar. Bırakın, “suçlu olduğunu kabul edelim”, buna bile sığmıyor. Düşünsenize, gecikmiş bir adalete bile mutlu oluyoruz. Müzakereler sonuç vermiş midir? Vermiştir. Memnun muyum? Tabii ki memnunum. Gezi’den mahkum olanlar da serbest kalmalı mı? Kalsın.
O insanların bu yaşta çektiklerini hangi yasal zemine oturtacaksınız.”
İBB Mali Hizmetler Daire Başkanı Neslihan Vural’ın İGDAŞ’ın halka arzı üzerinden bir açıklaması oldu. Halk Ekmek’in dahil, İBB’nin iştiraklarini özelleştireceği tartışılıyor. Siz ne diyorsunuz?
“Bir bürokratın haddini aşan bir açıklaması olmuş. İGDAŞ’ın özelleştirilmesi ile ilgili geçmişten gelen bir meclis kararı var. Halka arz özelleştirme anlamına gelmez. Bu konular onun da meselesi değil. Halka açık meseleler. Gündemimizde yok mudur? Halka arz olarak var. Ama toplumcu ve kamucu anlayışla bunların yol yöntemleri mevcuttur. Şu anda masamızda müzakere edilmiş dahi değil. Haddini aşan bir açıklamadır.”
2028’de Cumhurbaşkanlığı’na kim aday olacak? Tekrar üçüncü dönemi de yaşamayı düşünür müsünüz? Yoksa “Ben artık başka bir yol çizeyim” mı dersiniz?
“Mesele Ekrem İmamoğlu’nun mevzusu değil. Ben hiçbir zaman meselelere kişisel bakmadım. Kurumsal baktım. Burada siyasi parti olarak kurumumuzun iradesi önemlidir. Biz gerçekten meselelere ilkesel bakarız. Bir de halkın ne dediğine bakarız. Dediğim gibi, bundan sonraki ilk seçimi kaybedecek olan da kazanacak olan da biziz.”
Erken seçim bekliyor musunuz?
“Erken seçimi toplum ister, partiler istemez. Böyle bir tartışma da görmüyorum. Millet bize geri ödemesiz bir kredi açtı. “Al sana kredi ya batır ya da çıkar” dedi. Batırırsan sen de batarsın, çıkarsan sen de çıkarsın. Tüm motivasyonumuz geri ödemesiz bu kredinin karşılığını vermek.”
Bazı CHP’li belediye başkanları bu krediden biraz götürdüler. Yandaş ya da akraba kayırmacılığı örnekleri ortaya koydular. Bu konu hakkındaki görüşleriniz nedir?
“Çok net: Siyasette eş, dost, akraba meselesi doğru değildir. Bu Türkiye’nin son yirmi yılında çok acı biçimde yaşandı. Artık eş, dost, akrabayı geçmiş, aile kavramı içerisine sıkışmıştır hatta. Yani iktidar bunun çok kötü bir örneğini hepimize sunmuştur ve halk bundan iğreniyor. Bunu kabul etmesi mümkün değil. Dolayısıyla “biz bunu az yapıyoruz, onlar çok yapıyor” gibi bir kıyas meselesi değildir. Azı da çoğu da aynıdır. Asla kabul edilecek bir mesele değildir. Bu bağlamda bazı eksikler, hatalar olmuştur. Bir kısmında geri adım atılmıştır. Sanırım bütün Cumhuriyet Halk Partili belediyeleri de buradan aldığı mesajı uygulayacaktır. Zaten genel başkanımız ve genel merkezimiz de bu konuda bir kısım tedbirleri devreye sokmuştur.”