İkiz çocuklarından birini kaybetti: Yenidoğan Çetesi’nin faaliyetleri 2019’a mı uzanıyor?
Yenidoğan Çetesi ile ilgili ortaya çıkan iddialar devam ediyor. Cumhuriyet’e konuşan bir yurttaş, 2019 yılında çocuğunu, çeteyle ilgili soruşturmada ismi geçen Özel Reyap Hastanesi’nde mağdur ailelerle benzer şekilde kaybettiğini söyledi. Hayatını kaybeden bebekten sorumlu doktorun da çetenin lideri Fırat Sarı olduğu belirlendi.
Yenidoğan Çetesine ait dosyada yer alan ve bakanlığa ait olduğu belirtilen müfettiş raporunda, Yenidoğan Çetesi’nin iki numarası olduğu belirlenen İlker Gönen’in 112 nakil birimi tarafından sadece 2023’te değil, 2022’de de arandığı tespit edilmiş ve suçlara ait yıllar 2022-2024 yılları arası olarak belirlenmişti.
Çeteyle ilgili skandalların ortaya çıkmasından sonra pek çok yurttaş, çocuklarını benzer durumlarla kaybettiğini belirtirken Cumhuriyet’e konuşan bir yurttaş, 2019 yılında ikiz çocuklarından birini söz konusu iddialarla benzer şekilde kaybettiğini ve çocuğundan sorumlu doktorun da çetenin lideri Fırat Sarı olduğunu söyledi.
“İKİZ ÇOCUKLARIM ANLAM VEREMEDİĞİMİZ BİR ŞEKİLDE YOĞUN BAKIMA ALINDI”
Sağlıklı bir şekilde sezaryan doğan çocuklarının anlam veremedikleri şekilde yoğun bakım ünitesine alındığını belirten Ozan Oztürk, “Diğer mağdurlarda gördüğümüz durumlarla birebir örtüşen durumlar var. Başta toz konduramadık, değildir dedik. Diğerlerini görünce yıkıldık. Doktor olarak birebir Fırat Sarı ile görüşüyorduk. Bize ve hastanedeki herkese güven veriyordu. O günü dün gibi hatırlıyorum. Eşim ikiz doğum yaptı. Çocuklar anlam veremediğimiz bir şekilde yoğun bakıma alındı. Ancak doğumu yapan doktor çocuklarımın sezaryan doğduğunu ve doğumun gayet güzel geçtiğini söyleyerek “Çocukları sanırım önlem amaçlı yoğun bakıma aldılar” şeklinde bir beyanda bulundu. Oğlumun kafasına yoğun bakımdayken garip bir cihaz taktılar. Kızımı da hiçbir makineye bağlamadan 11 gün boyunca sebepsiz yere hastanede tuttular. “Çocuğu veremeyiz. Kardeşinde komplikasyonlar var, kendisinde de oluşabilir, önlem amaçlı tutuyoruz” denildi. 11.günün sonunda baskı yaparak kızımızı teslim alabildik.
SAĞLIKLI DOĞDU, ÖLMEDEN ÖNCE 24 GÜN YOĞUN BAKIMDA BEKLETİLDİ
Oğlum ise 4. veya 5.gün entübe edildi. Gayet sağlıklı görünüyordu ve bilinci yerindeydi. Uyurken odanın camına vurduğum zaman gözünü açıp gülümsüyordu. Entübe hortumunu ve burnundaki beslenme hortumunu çıkarmaya çalışıyordu. Doktorun beyanı ise ‘makineden ayrılamadığı ve ciğerlerinin gelişmediği’ yönündeydi. Ancak anne karnındayken ultrason yapıldığında ciğerleri gayet sağlıklı görünüyordu. 24 günlük bu süre içerisinde daha sonra oğlumun kalbinde delik olabileceği söylendi ve eğer istersek dışardan ücreti mukabilinde kardiyoloji doktoru getirebileceğimiz söylendi. Biz de kabul ettik ve bir çocuk doktoru getirdik. Gelen doktor, kontrollerden sonra oğlumun kalbinde hiçbir sıkıntı olmadığını ve sorunun diğer organlardan kaynaklanabileceğini söyledi. Oğlum ölmeden bir önceki gece sabaha karşı hastane tarafından aranarak hastaneye çağrıldım. Gittiğimde çocuğum entübe cihazına bağlıydı ve mosmordu.
“FIRAT SARI OĞLUMUN DURUMUNA YÖNELİK ÇELİŞKİLİ İFADELER KULLANIYORDU”
“Süreç içerisinde Fırat Sarı ile konuştuğumuzda çocuğuma yönelik çelişkili ifadeler kullanıyordu. Bir gün iyi diyordu, bir gün kötü diyordu. Zaten Fırat Bey’i hastanede zor görüyorduk. Sürekli başka bir yerdeydi. Ne zaman çocuğumu alabileceğimizi sorduğumuzda hep kaçamak cevaplar veriyordu. Ölüm sabahında da hastanede kendisi yoktu. Ölüm raporu da zaten o gün verilmedi. Çocuğumu farklı bir hastaneye transfer etmek istediğimizde makineden ayrılamayacağı söylenerek bu talebimiz reddedilmişti. O anın acısıyla bunları hiç düşünemedik. Doktora çok güvendik. Bir sonraki gün ise sabah saatlerinde çocuğum vefat etti.”
“ÖLÜM NEDENİ KALP KRİZİ OLARAK SÖYLENDİ, CANSIZ BEDENİNDE İĞNE DELİKLERİ VE KAN İZLERİ VARDI”
“Bize ölüm nedeni kalp krizi olarak söylendi. Cansız bedenini gördüğümde göğsünde iğne delikleri ve kan izleri vardı. ‘ilahi takdir’ olarak olayın üzerini kapatmıştım ancak son ortaya çıkan olaylardan sonra diğer ailelerin beyanlarını gördüm ve ne olup ne bittiğini idrak ettim. Biz hastanede olduğumuz dönem yoğun bakım ünitesi hınca hınç doluydu, hepsi de yeni doğan bebeklerdi. Çoğu da ikizdi. Uzun zamandır tutulan ikizler vardı hatta yoğun bakımda bedeni gelişimini tamamlayan bebekler bile vardı.”