İran-İsrail gerilimi: Masada 3 senaryo var, en kötüsü ne?
İran ve İsrail arasında gerilimin tırmanması halinde, durumu üç ana senaryo üzerinden değerlendirmek mümkün.
İran ve İsrail arasındaki gerilim tırmanmaya devam ederken, İsrail’in, İran tarafından gerçekleştirilen balistik füze saldırısına ne yanıt vereceği merak ediliyor. Tel Aviv’in, bu saldırıya misillemeyle karşılık vermesi halinde bölgenin yeni bir şiddet sarmalına girmesi an meselesi olabilir. İsrail’in İran’a ait askeri hedefleri, enerji santralleri ve nükleer tesisleri vurabileceği iddialar arasında.
İsrail dış istihbarat servisi Mossad‘ın eski Direktörü Efraim Halevy, katıldığı bir canlı yayında, Başbakan Netanyahu‘nun tutumunu eleştirerek, “’10 milyonu (İsrail nüfusu) tehlikeye atmalı mıyız?’ sorusu çok, çok ciddi ele alınması gereken bir konu” ifadesini kullandı. Ancak, savaşın uzamaması gerektiğini düşünenlerin demeç ve girişimleri sonuca ne kadar etki eder, bilinmiyor.
Çatışmaların şiddetlenmesi halinde ise üç senaryo öne çıkıyor:
SINIRLI VEKİL SAVAŞLARI
Bu senaryoda, İran ve İsrail, doğrudan savaşa girmeden bölgedeki güç dengelerini vekil savaşlarıyla yönetirler. İran, vekil güçleri aracılığıyla İsrail’e karşı geniş bir cephe açarken, İsrail de hem hava saldırıları hem de yerel güçlere verdiği destekle karşılık verir. Bu vekil savaşlarının kilit alanları arasında Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen bulunur.
İran, özellikle Hizbullah ve Şii milis gruplarını kullanarak İsrail’i zayıflatmaya çalışırken, İsrail, İran’ın Suriye’deki askeri varlığına yönelik hava saldırılarını artırır. İsrail’in Gazze’deki Hamas‘a yönelik operasyonları da bu vekil çatışmalarının bir parçasıdır.
Bu tür çatışmalar, genellikle daha düşük yoğunluklu olabilir, ancak belirli dönemlerde tırmanarak bölgedeki istikrarsızlığı derinleştirir. Bu tür savaşlar, doğrudan büyük çaplı savaş riskini azaltırken, diplomatik çözümleri daha da zorlaştırır ve insani krizleri derinleştirir.
Ayrıca, siber savaş gibi modern yöntemler bu vekil çatışmaların yeni boyutlar kazanmasına yol açabilir. İsrail ve ABD istihbarat servislerinin, İran’ın siber altyapısına yönelik saldırıları da vekil savaşlarının bir parçası olabilir.
Öte yandan, İran, İsrail’in sivil altyapısını hedef alabilecek siber saldırılara yönelebilir. Bu vekil savaşlar, İsrail ve İran’ın kendi iç kamuoylarına karşı güvenlik ve güçlü liderlik mesajları vermesine de olanak sağlar.
Gelinen noktada, bu senaryonun gerçekleşmesi geç kalınmış bir ihtimal olarak görülüyor.
TAM ÖLÇEKLİ SAVAŞ
Bu senaryoda, İsrail ve İran arasında doğrudan büyük çaplı bir savaş patlak verir. Bu savaşın fitili, İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine yönelik bir hava saldırısıyla ateşlenebilir.
İsrail, özellikle İran’ın nükleer programını tehdit olarak görürken, İran da geniş çaplı bir misilleme yapar. İran’ın balistik füzeleri, İsrail’in önemli kentlerini ve altyapısını hedef alabilir.
Bu sırada, İsrail de İran’ın askeri üslerine ve nükleer tesislerine yönelik yoğun hava saldırıları düzenler. Savaş, hızla bölgedeki diğer aktörleri içine çeker.
Suudi Arabistan, İran’la uzun süredir süren mezhep çatışması nedeniyle bu savaşta İsrail’in tarafında olabilir. Aynı zamanda Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn gibi ülkeler de bu savaşta yer alabilir. Diğer yandan, Türkiye, bölgesel dengeyi koruma amacıyla tarafsız kalmaya çalışsa da, çatışmanın yayılması halinde doğrudan etkilenebilir. Zira İran’dan gelecek yeni ve büyük bir göç dalgasının ilk hedefi Türkiye olacaktır.
Bu savaş, enerji piyasalarını ciddi şekilde sarsar, petrol ve doğalgaz fiyatlarının hızla yükselmesine neden olur, bu da küresel ekonomi üzerinde olumsuz etkiler yaratır. Ayrıca, savaşın yıkıcı etkileri, İsrail ve İran’da büyük insani krizlere, göç hareketlerine ve altyapı yıkımlarına yol açabilir.
Öte yandan bölgede zaten kırılgan olan Suriye, Irak, Lübnan gibi ülkeler de bu savaşın doğrudan etkisi altında kalır. Bölgedeki diğer büyük güçler, özellikle ABD, Rusya ve Çin, bu savaşın gidişatına müdahil olabilir ve bu da küresel bir kriz riskini artırır.
ABD, İsrail’e askeri destek sağlarken, Rusya’nın İran’a yönelik destekleri savaşın çok kutuplu bir hal almasına neden olabilir.
EN KÖTÜ SENARYO: NÜKLEER SAVAŞ
Bu senaryoda, diplomatik girişimlerin sonuçsuz kalması üzerine İran ve İsrail arasındaki gerilim kontrolden çıkar ve nükleer silahlar devreye girer.
İsrail, İran’ın nükleer silah kapasitesine yaklaşmasını ulusal güvenliğine doğrudan tehdit olarak algılar ve önleyici nükleer saldırı düzenler. İsrail’in bu sınırlı nükleer saldırısı, özellikle İran’ın nükleer tesislerini hedef alır. Bu saldırı, İran’ın nükleer programını durdurma amaçlıdır, ancak İran’ın hızlı bir şekilde misilleme yapmasına neden olur. İran, hem konvansiyonel hem de kimyasal ya da biyolojik saldırılarla karşılık verebilir, İsrail’in sivil ve askeri hedeflerini balistik füzelerle vurur.
Böyle bir nükleer çatışma, bölgesel düzeyde büyük yankılar uyandırır. İran’ın müttefikleri olan Hizbullah, Hamas ve diğer Şii milis grupları İsrail’e yönelik saldırılarını yoğunlaştırır. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler, İsrail’in yanında saf tutarken, İran’ın etkili olduğu bölgelerde iç karışıklıklar başlar.
İsrail, bu süreçte ABD’den askeri destek talep ederken, ABD de bölgeye müdahil olur. Nükleer silahların sınırlı ölçüde kullanılması, küresel bir korku yaratır ve özellikle enerji piyasaları büyük darbe alır.
Petrol fiyatları fırlar ve enerji arzındaki kesintiler küresel ekonomiyi derinden etkiler. ABD, Rusya ve Çin gibi büyük güçler, savaşı daha geniş çaplı bir nükleer felakete dönüştürmeden kontrol altına almak için devreye girer.
Nükleer silahların devreye girmesi, bölgedeki dengeleri kökten değiştirir. İsrail’in nükleer saldırısı sonrası İran’ın askeri altyapısı büyük ölçüde zarar görür, ancak bu çatışma iki taraf için de yıkıcı insani kayıplar doğurur.
Savaşın sonucunda bölgedeki diğer ülkelerde büyük göç dalgaları yaşanır. Uluslararası toplum, bu çatışmanın kontrolsüz bir nükleer savaşa dönüşmesini önlemek için müdahale eder, ancak bölgesel düzen uzun vadede ağır hasar alır.