İstanbul’da aşk şenliği

◊ İstanbul Festivali’nde Türk hayranlarınızla bir ortaya geldiniz. Konserle ilgili neler söylemek istersiniz?

– Çok hoştu. Konuttan bu kadar uzakta bir yere gelip bu cins bir sevgi görmek her vakit inanılmaz geliyor bana. Bu beni çok onurlandırıyor ve hakikaten ilham veriyor. Türkiye’nin çok hoş bir yer olduğunu düşünüyorum. Buraya gelmeyi her vakit çok seviyorum.

◊ Daha evvel de gelmiştiniz. Türkiye dendiğinde aklınıza ne geliyor?

– Hoş plajlar geliyor aklıma. Kusursuz kahvaltılar, hoş beşerler. Bir de Türkiye’deki kusursuz müzik geliyor.

◊ Kahvaltı demişken; Türkiye’de en sevdiğiniz yemeği sorsam?

– İsminin ne olduğunu bilmiyorum ancak birçok farklı baharatın kullanıldığı bir ezme var. Farklı baharatlar, farklı soslar… Küçük değişik ikramları denemeyi seviyorum. Türkiye’de bunlardan çok fazla var. Bir de çok fazla et var. Amerika’da yalnızca yumurta ve pancake alırsınız, o kadar. Ancak burada çok fazla ikram var.

KAPADOKYA’YI MERAK EDİYORUM

◊ Türkiye’de en merak ettiğiniz yer neresi?

– Balonların olduğu o yeri ziyaret etmek istedim; yani Kapadokya’yı. Lakin oraya gitmek için uçağa binmem gerektiğini öğrendim.

◊ Evet, İstanbul’dan biraz uzakta.

– Evet, çok uzakmış. O denli söylediler. Bir gün orayı da görmek isterim.

◊ Türkiye’de geniş bir dinleyici kitleniz var. Türk hayranlarınız hakkında neler söylemek istersiniz?

– İstanbul Festivali’nde büyük bir parti yaptık. Unutulmaz bir gece oldu. Tam bir aşk şenliği diyebilirim.

HAYATTAKİ AMACIM DİĞERLERİNDEN ÖNDE OLMAK

◊ Müziğinizin büyük bir tesir yarattığını söyleyebiliriz. Bu size nasıl bir sorumluluk yüklüyor?

– Aslında bence sorumluluk, sizin nasıl baktığınıza bağlı. Benim için sorumluluğun, birebir yoğunluk düzeyinde devam etmek olduğunu hissediyorum.Bence birçok insan muhakkak bir noktaya ulaştığında yavaşlamaya başlıyor, ayağını gazdan çekiyor. Bense pedala daha da fazla basıyorum. Bana nazaran benim sorumluluğum bu. Daima üzerine koyarak, daha fazlasını yapmaya uğraş ediyorum.

◊ Dünya çapında muvaffakiyetler elde etmiş bir sanatçısınız. Siz bu türlü bir marka olabilmeyi hangi tarafınızla başardığınızı düşünüyorsunuz?

– Sanırım en çok pazılarımla! Pazılarım için çok çalışıyorum. İkinci olarak da karın kaslarım olmasına dikkat ediyorum. Etrafımdaki herkesten daha güçlü olduğuma emin oluyorum. Yani etrafımda gördüğünüz bu minik adamların ikinci olduğuna dikkat etmem lazım ki etrafımdaki kimse hiçbir hususta birinci sırada olmasın. Hayattaki gayem bu, başkalarından önde olmak!

EMEKSİZ YEMEK OLMAZ

◊ Bir röportajınızda kendinize karşı çok acımasız olduğunuzu söylemişsiniz. Kendinize yaptığınız en zalimce şey neydi?

– Kasımı zorladım. Basketbol oynuyordum, bacak kasımı çok zorladım. Sonraki gün bir gösterim vardı ancak seyircinin kendimi incittiğimi bilmesini istemedim. Bu yüzden canım çok yandığı halde tüm hareketleri ve her şeyi yaptım. Emeksiz yemek olmaz.

OĞLUMA ASLA “OTUR, SESSİZ OL” DEMEM

◊ Oğlunuza olan sevginizi her fırsatta lisana getiriyorsunuz. Nasıl bir münasebetiniz var onunla?

– Beni asla “Onu fırlatma!”, “Otur!”, “Sessiz ol!” derken göremezsiniz. O yanımı asla görmezsiniz. O 3 yaşında ve varsayım edersiniz ki etrafındaki her şey ilgisini çekiyor. Bence asıl sorun, onun kendini tehlikeye atmamasını sağlamak. Küçük erkek çocukları neden her şeyden atlamak zorunda hissediyor? (Gülüyor) Yani asıl olay, onun hayatta kalmasını sağlamaya çalışmak…