Kadıköy’de Madımak için gözyaşı: ‘Madımak’ı unutturmayacağız’
Madımak katliamında yaşamını yitirenler, İstanbul Kadıköy’de de anıldı. 31 yıldır dinmeyen acılar Bahariye Süreyya Operası önündeki alanda sesi bulurken, Kadıköylüler, 2 Temmuz 1993’te yaşamını yitirenlerin adlarını teker teker söyledi. Katılımcıların bazılarının ağladığı görüldü.
“Türkiye laiktir, laik kalacak” sloganları atılırken, grup adına konuşma yapan CHP Kadıköy İlçe Başkanı Ali Narin, “İnsanlık düşmanı gericiliği ve ırkçılığı lanetliyor, yitirdiğimiz canları 31 yıl sonra aynı duygularla ve failleri koruyan sisteme olan dinmeyen öfkemizle anıyoruz” dedi.
Polisin geniş güvenlik önlemleri aldığı açıklamada şöyle denildi:
“2 Temmuz 1993 insanlık tarihinin topraklarımızda yaşanan en önemli utanç günüdür.
Tam 31 yıl önce bugün 35 insanımız, devletin seyirci kaldığı bir katliamda diri diri yakılarak can vermiştir. Taksim’in, Maraş’ın, Malatya’nın, Çorum’un acıları anılarda tazeliğini yitirmeden vicdanlarımızda tarifsiz bir yara daha açılmıştır.
Tekrarlıyorum, Madımak’ta insanlık yakılmıştır, aydınlanma devrimleri yakılmak istenmiştir, Türkiye Cumhuriyeti’nin aydınlık yarınları karartılmak istenmiştir.
33 şair, yazar, müzisyen ile 2 otel görevlisi Pir Sultan Abdal etkinliğine katılmak için gittikleri Sivas’ta kaldıkları Madımak Otelinde, etraflarını çeviren gözü dönmüş gerici güruh tarafından yakılarak katledildiler. Yıllar geçse de bu vahşi katliamı unutmayacağız.
İsimlerini bir kez daha tek tek anımsayalım: Edibe Suları Ağbaba, Muhibe Akarsu, Muhlis Akarsu, Gülender Akça, Metin Altıok, Mehmet Atay, Sehergül Ateş, Behçet Sefa Aysan, Erdal Ayrancı, Asım Bezirci, Carina Cuanna, Belkıs Çakır, Serpil Canik, Muammer Çiçek, Nesimi Çimen, Serkan Doğan, Murat Gündüz, Hasret Gültekin, Gülsüm Karababa, Menekşe Kaya, Koray Kaya, Uğur Kaynar, Asaf Koçak, Handan Metin, Sait Metin, Yasemin Sivri, Asuman Sivri, Özlem Şahin, Nurcan Şahin, İnci Türk, Yeşim Özkan, Ahmet Özyurt, Huriye Özkan ve otel çalışanları Kenan Yılmaz ve Ahmet Öztürk.
Vatandaşlarının can ve mal güvenliğini korumakla yükümlü olan devlet, gözü dönmüş kalabalığın 35 canı yakmasına sessiz kalmıştır ne yazık ki.
Katliamın ardından katillerden hesap sorulamadığı gibi, gerçekler gizlenmeye çalışılarak fatura Sivas’a giden aydınlara çıkarılmak istenmesi de siyasetin emrindeki adalet sisteminin ayıbıdır.
Yıllar geçmesine karşın olayın gerçek failleri yargı önüne çıkarılmadı, katiller serbestçe dolaştılar, zaman aşımı ile 35 canın katledilmesi cezasız kaldı. Sivas Madımak katliamına sessiz kalanlar, göz yumanlar, failleri savunanlar, katilleri yargılamayanlar bu insanlık suçunun ortaklarıdır.
Bugün de ülkemizde ayrımcılık, farkı düşüncelere tahammülsüzlük ve düşmanlık ne yazıktır ki devam etmektedir.
Üzerinden yıllar geçmesine karşın, diğer politik katliamlarda olduğu gibi Sivas’ta da deliller yok edilmiş, olayın gerçek yönlendiricileri yargı karşısına çıkarılmamış, bir şekilde tutulup yargılananlar kollanmış ve en önemlisi de sanıklar Adalet Bakanlığı yapan bir şahıs tarafından savunulmuşlardır. Bu “insanlığa karşı işlenen suç”un faillerinin bir bölümü zaman aşımı ile kurtarılmış, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan katliam davasının zaman aşımına uğratılmasını “karar hayırlı olsun” ifadeleriyle değerlendirmiştir ve kara leke ülkemizin üzerinde ne yazık ki hala durmaktadır.
Yüreğimizdeki Madımak yangını belki hiçbir zaman sönmeyecektir, ancak
Türk Ceza Kanunu’nda yer alan İnsanlığa Karşı Suçlara ilişkin yasa maddesi , “hangi tarihte gerçekleştiğine bakılmaksızın insanlığa karşı suçlarda zamanaşımı söz konusu edilemez” şeklinde yeniden düzenlenmelidir.
Sivas Katliamı davası yeni açılmalı, cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, emniyet müdürü, vali dahil tüm sorumlulardan yargı önünde hesap sorulmalı, adalet sağlanmalıdır.
Madımak Oteli “Utanç Müzesi” yapılmalıdır.
2 Temmuz günü ulusal düzeyde “İnsanlığa Karşı İşlenen Suçları Kınama Günü” olarak kabul edilmelidir.
İnsanlık düşmanı gericiliği ve ırkçılığı lanetliyor, yitirdiğimiz canları 31 yıl sonra aynı duygularla ve failleri koruyan sisteme olan dinmeyen öfkemizle anıyoruz. Onları ağıtlarla değil, uğrunda yaşamlarını verdikleri insanlığı, demokrasiyi ve özgürlükleri toplumda egemen kılarak yaşatmak bizlerin görevidir.”