Kısa Ordu Tarihi (8)
“Kısa” niyetiyle başladık ama uzadıkça uzuyor…
Sina Akşin’in “KISA TÜRKİYE TARİHİ”ne başvuruyoruz yine…
“Hürriyetin ilanından hemen sonra İttihatçılar ordudan alaylı subayları, yâni Harp Okulu mezunu olmayan subayları tasfiye ettirdiler. Örneğin yalnızca karargâhı İstanbul’da bulunan 1. Ordu’dan 1.400 alaylı subay kadro dışına çıkarılmıştı. Harp Okulu 1848’den itibaren mezun vermeye başlamıştı ama mülkiyede olsun, orduda olsun, mekteplilik ve alaylılık atbaşı gidiyordu. Alaylılık, yâni okul görmemiş olmak deyimi öncelikle orduda kullanılıyordu. Yetenekli, işe yarar erler onbaşı, çavuş olabiliyor, sonra da ‘tezkere bırakabiliyorlardı’. Tezkere bırakanların yeteneklerine, üstlerinin takdirlerine ve lütfuna bağlı olarak, önlerinde subaylık yolu açılabiliyordu. Sonuç olarak doğru dürüst yazı yazamayanlar bile paşa olabiliyordu. Padişah ve yakınları mekteplilerin daha iyi subay olduklarını bilseler de, daha sadıktırlar diye alaylıları yeğliyorlardı genellikle. Daha sadık oldukları varsayılıyordu, çünkü ‘hiç yoktan’ lütufla bulundukları mevkiye gelmiş oluyorlardı. Mülkiye’de de buna benzer uygulamalar vardı. İttihatçılar bir hamlede orduda mekteplileri egemen kılarak bir devrim yapmış oluyorlardı”. (Sayfa 58)
Daha sonra da “31 isyanı” çıkacak ve Meclisin önünde “Şeriat isteriz” sloganları atılacaktı. (Sayfa 59)
Arslan Bulut acaba “AKP, TSK’yı Yeniçeri Ocağına çeviriyor!” yazısını yazmadan Akşin’i okumuş muydu?
Bu yazının, “4 Temmuz Çuval” olayının yıldönümüne denk gelmiş olması, sizce de büyük bir “rastlantı” mıdır yoksa “talihsizlik” midir?