Mülk’ün Allah’ın olması
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylarından Turgut Altınok, gazetecilerin malvarlığı ile ilgili bir soruya verdiği cevapta; “Mal da, mülk de Allah’ındır. Biz emanetçiyiz.” demiştir.
Bu cevap medyada sıkça tartışma ve nükte konusu olmuştur. Söyledikleri evrenin mutlak sahibinin Allah olması bakımından doğrudur. Allah Al-i İmran suresi 26.ayette: De ki: “Ey mülkün gerçek sahibi olan Allah’ım! Mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden çekip alırsın. Dilediğini yüceltirsin, dilediğini alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Hiç kuşku yok sen her şeye kadirsin.”
‘Mülk’ kelimesi Türkçe’de “taşınmaz mal” anlamında da kullanılmaktadır. Bu açıdan bakıldığında edinilen her türlü arazi, yer, arsa, bina vs. mülk kabul edilir. Mal varlığı bildirimlerinde de bunların yanında ziynet eşyaları, para, dövizlerde belirtilir.
Taşınmazların anlatımında kullanılan mülk (mal varlığı) ayette geçen manalar içinde bir tanesidir. Burada Altınok tarafından ifade edilmek istenen mülkün, “Gerçek anlamda Allah’ın olduğu, sahibinin O olduğu, insanların emanetçi ve geçici olduğu, el değiştirdiği, kendine ait bir şeyi olmadığı” anlatılmak istenirken; mal varlığının olmasının veya olmamasının öneminin olmadığı anlatılmak istenmiştir.
Ayette geçen mülk kelimesinin maddi (servet) anlamının yanında kudret, sağlık, akıl, itibar, ilim, hakimiyet, güç, sahiplik, zafer, peygamberlik gibi manevi anlamlara da gelmektedir.
Bizde de en çok devlet anlamında kullanılmaktadır. “Adalet Mülkün temelidir” yazısı mahkeme salonlarına süs olsun diye asılmamıştır. Adaletin devletin temeli olduğu vurgusu yapılmıştır.
Mülk’ü meal ve tefsircilerin çoğu ‘mal varlığı’ anlamında değil, diğer manalarında kullanmışlardır.
Bayraktar Bayraklı egemenlik, Mehmet Okuyan otorite, Edip Yüksel yönetici, Süleymaniye Vakfı yetkili, Mustafa İslamoğlu iktidar, Y. Nuri Öztürk mülk ve saltanat, Muhammed Esed mutlak egemenlik, Şaban Piriş hakimiyet anlamlarını vermişlerdir.
Hiç kimse mal varlığı-servet anlamında kullanmamıştır.
Kur’an bütünlüğünde mal edinme ve biriktirme konusunda ayetleri incelediğimizde Allah fazla mal biriktirmeyi, stoklamayı hoş görmemekte, başkasının hakkını kullanma olarak nitelemektedir.
Mal, servet biriktirme, fiyat artsın diye stoklama, İslam’da yasaklanmıştır. İhtiyaçtan fazla olan servetin üretime dönüşmesi tavsiye edilmiştir. Fazla birikimlerden, ziynet eşyalarından ve taşınmazların tamamı üzerinden zekât verilerek fakirin korunması yanında, fakir ile zengin arasında oluşacak uçurumun en aza indirgenmesi istenmiştir. Zekât müessesi tam uygulansa zenginin fakire göre kırk kat daha fazla malı olması gerekir. Daha fazla birikim haramdır.
Yani fakirin hiç dairesi yok veya bir dairesi varsa zenginin en fazla kırk dairesi olması gerekir. Kırk bir dairesi olmuşsa, o bir dairesini bir ihtiyaç sahibine hibe etmesi gerekir.
Malın kırkta birinin zekât olarak dağıtılması Kur’an’da yoktur. Ulema böyle bir kriter getirmiştir. Kur’an, ihtiyaçtan fazlasının dağıtılmasını istemektedir. Bakara suresi 219. Ayette: …Sana neyi infak (yardım) edeceklerini de soruyorlar. Deki: İhtiyaç fazlasını. Allah sizin için ayetlerini işte böyle açıklıyor ki düşünesiniz.
Günümüzde bir kışlık bir yazlık, bir güzlük ev ihtiyaç diyelim. Hadi çocuklar için de birer ev hazırlayalım. Daha fazlası varsa Bakara/219’a göre gerisinin ihtiyaç sahiplerine infakı (dağıtılması) gerekir. Adı geçen başkan adayı ayetten söz ettiğine göre inançlı biri olması gerekir. O zaman Kur’an’ın diğer ayetlerine bakarak mal biriktirmenin yasaklığı, zekât, infak, sadaka gibi Kur’an emirlerini dikkate alarak, Allah’ın dediği mülkün kullanıcısı olarak, O’nun dediği şekilde değerlendirmesi gerekir.
Yani çok sayıda olan dairelerinden ihtiyaç fazlalarını yine ihtiyaç sahiplerine dağıtması lazımdır. Yoksa iyi bir emanetçi değil, emanete ihanet eden olur. Emanete ihanet, Allah’ın hiç sevmediği bir durumdur. Korkarım ahireti ziyandadır. Hüküm muhakkak Allah’ındır.
Allah evrende mutlak hakimiyet sahibidir. Kelâmi düşüncede eşyanın gerçek sahibi Allah olmakla beraber, hukuk açısından kullar eşyaya, mülke gerçek sahiptir. Metafizik görüş pratikte uygulanmaz. Allah’ın mülkün mutlak sahibi olması, kulların özel mülk sahibi olmasına engel değildir.
Adı geçen başkan adayının üzerine olan tapulu malları hukuken onundur. Gerisi laf cambazlığıdır. İnançlı ve dürüst bir kul olarak, yukarıda anlattığım şekilde; mülkünün ihtiyaç fazlasını infak etmelidir. Şehremini (şehir’in emin kişisi) olmak, inandırıcı olmaktan geçer…