Prof. Dr. Uğur Emek: Her yıl 2.6 trilyon TL kamu harcaması KİK dışında kuralsız biçimde yapılıyor
Başkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Uğur EmekKur her 10 TL arttığında KÖİ kaynaklı 160 milyar dolarlık kamu yükünden dolayı Hazine’nin borç stoku 1.6 trilyon TL artacak. Şu andaki kurla borç stoku 5.3 trilyon lira.
Başkent Üniversitesi Öğretim Üyesi ve eski Devlet Planlama Teşkilatı Planlama Uzmanı Prof. Dr. Uğur Emek, kur arttıkça Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) ile yapılan projelerde garantilerin bütçe yükünün de arttığını vurgulayarak, “Bu projelerin ihale edildiği 2008-2013 döneminde ortalama dolar kuru 1.61 TL’ydi. Şimdilerde ise dolar kuru 33 TL’ye dayandı. Düşünsenize milyar dolarlık gelir garantilerinin akıbetini” ifadelerini kullandı.
33 projede verilen gelir garantisinin 179 milyar dolar olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Uğur Emek ile Hazine garantili mega projeleri konuştuk.
MÜTTAHİT BASKISIYLA 4 KERE ZAM
– Hükümet her defasında kamuda tasarruf edeceğiz açıklamaları yapıyor. Asıl tasarruf nerede yapılmalı?
Ekonomi politikası iki başlık altında toplanabilir. Birincisi para politikası, ikincisi de maliye politikasıdır. Bugün için Merkez Bankası para politikası konusunda olumlu adımlar atıyor. Ancak aynı şeyi maliye politikası için söyleyemiyoruz maalesef. Açıklanan harcama tasarrufu paketinden 100 milyar TL bir tasarruf beklendiği söyleniyor. Ancak paket kapsamında yapısal bir reform öngörülmüyor.
KÖİ sözleşmelerindeki dövize endeksli geçiş garantileri yılda bir defa TL’ye çevrilirdi. Kur artışları nedeniyle bunu önce 2 defaya ve 2022-2023 yılları için 4 defaya çıkarıldı.2024 yılında yılda 2 defa artırılması gerekiyordu. Ancak müteahhitlerin baskısı sonucu 2024 yılında da 4 defa ücret artışı yapılıyor. Burada bir tasarruf yok.
Tasarruf için diğer bir yapısal önlem Kamu İhale Kanunudur (KİK). 2001 finansal krizinden çıkmak için yapısal reformlar yapıldı. Hatırlarsınız Kemal Derviş’in 15 günde 15 yasa mottosu vardı. Bunlardan birisi de KİK idi. KİK hazırlarken AB kamu alımları direktifleri örnek alınmıştı. AB kamu alımlarının AB milli gelirine oranı yüzde 15’idir. Bu oran Türkiye’de yüzde 5’tir. Aradaki yüzde 10’luk farkın ana nedeni Türkiye’de herkesin bildiği istisnalardır. Bu istisnalar nedeniyle Türkiye’de her yıl 2,6 trilyon TL tutarında bir kamu harcaması KİK dışında tamamıyla kuralsız biçimde yapılmaktadır. Türkiye’de AB kamu alımları direktifleri olduğu gibi uygulansa bu 26 trilyonluk kamu alımı KİK kapsamında yapılacaktır. 2,6 trilyon tutarındaki kamu alımlarında, kuralsızlık nedeniyle yüzde 10 verimsizlik olsa, 260 milyar TL israf olacaktır. Yani kapsamlı bir KİK reformu nedeniyle yılda en az 260 milyar TL tasarruf elde edilecektir.
Bir de benim takip ettiğim bir kurum var. Maliye bünyesindeki “Kamu Mali Yönetim ve Dönüşüm Genel Müdürlüğü.” Genel Müdürlüğün 2018 yılında yayımlanan 2019-2021 Orta Vadeli Programıyla kurulması öngörülmüştü. Genel Müdürlük kamu harcamalarında tasarrufu sağlayacak standartları belirleyecek ve tüm kurumları bağlayacak kurallar belirleyecekti. Bildiğim kadarıyla bugüne kadar ne standart belirlendi ne de kural. Genel müdürlüğün bizatihi kendisi bir israf harcaması haline geldi maalesef.
Harcama tasarrufu yapılamadığına göre vergi reformu yapılmalıdır. Menkul kıymetlerden, yatırım ortaklıklarından ve kur korumalı mevduattan elde edilen kazançlar için vergi ödenmemektedir. Bu tür kazançlar da vergilendirilmeli.
– Garantiler için her yıl yurttaşın cebinden ne kadar para çıkıyor? Bu alanlarda ne tür riskler var?
Benim envanterime göre 33 projede verilen gelir garantisi 179 milyar dolardır. Bu projeler enerji, sağlık ve ulaştırma alanlarındadır. Akkuyu’daki 35 milyarlık garanti henüz başlamadı. Afşin Elbistan termik santralinde 16 milyar dolarlık satın alma garantisi verildi. 2018’den beri bu ödemeler yapılıyor. Her yıl yaklaşık 1 milyar dolar ödeme yapılıyor. Geri kalan garantiler şehir hastaneleri ve otoyol ve köprüler içindir. 2018-2023 yılları arasında bu garantilerin 19 milyar doları ödendi. Bu projelere sadece bütçeden yılda 5 milyar dolarlık ödeme yapılmaktadır. Üstüne yurttaşlar geçiş ücreti olarak da ödeme yapmaktadır. Kur arttıkça ve kullanım düştükçe bu projelerin bütçe yükü daha da artacaktır.
KUR 10 TL ARTINCA BORÇ 1.6 TRİLYON ARTIYOR
– Yap-İşlet-Devret modeliyle işletilen otoyol ve köprülere sürekli zam geliyor. Hazine’ye maliyeti ne kadara çıktı?
Bu projelerde verilen garantiler döviz üzerindendir. Projelerin geliri TL cinsindendir. Burada ciddi biçimde para birimi uyumsuzluğu vardır. Kur arttıkça bu garantilerin bütçe yükü de artacak. Bu projelerin ihale edildiği 2008-2013 döneminde ortalama dolar kuru 1.61 TL’ydi. Şimdilerde ise dolar kuru 33 TL’ye dayandı. Kur 10 TL arttığında bakiye 160 milyar dolarlık kamu yükünden dolayı Hazine’nin borç stoku 1.6 trilyon TL artacak. Kur 33 liraya dayanmışken şu andaki borç stoku Türk Lirası karşılığı 5.3 trilyon liraya çıktı.
KAYNAKLAR MEGA PROJELERE
– Şu anda kadar KÖİ projelerine ne kadarlık para yatırıldı, bu yatırımlar şart mıydı?
Şu ana kadar KÖİ projelerine 19 milyar dolarlık ödeme yapıldı. 160 milyar dolarlık da bir ödeme daha yapılacak. Bu projeleri eleştirenlere, proje karşıtımı sınız diyorlar. Olur mu öyle şey? Ben şahsen projelere değil tercih edilen önceliklere karşıyım. Şehir hastanelerine bakın. Evrensel sağlık hizmeti özellikle de yaşlıların ve yoksulların sağlık hizmetini erişimini öngörmektedir. Şehir merkezindeki yurttaşa yakın olan hastaneler kapatılıyor ve yerlerine şehir dışında hastaneler yapıyorlar. Toplu taşım ihtiyacını hastaneler açıldıktan sonra anlıyorlar. Örneğin Bursa’da şehir merkezinden şehir hastanesine taksiyle gidiş geliş 60 dakikadır. Ücreti düşünemezsiniz bile. Hangi yoksul ve yaşlı bu ulaştırma zorluğuna katlanacak. Hastane içi ulaşım ise ayrı bir zorluktur. Dünyanın en iyi üçüncüsü olan Atatürk Havalimanı kapatıldı yerine İstanbul havalimanı yapıldı. Uşaktaki havalimanı kapatıldı, yolcusu olmayan Zafer Bölgesel Havalimanı yapıldı. Kanal İstanbul projesi tam bir kâbustur.
Buna karşılık okula ve eğitime doğru düzgün yolu olmayan bölgelerimiz bulunmaktadır. Bizzat eski bakan ve AKP milletveili Nabi Avcı söyledi: “Eskişehir’de Çanakkale Köprüsüne sevinemiyoruz çünkü yolu olmayan ilçelerimiz var” dedi. Ödeneksizlik nedeniyle Kars’taki Karayolları 18. Bölge Müdürlüğü 3 yıldır yatırım yapamıyor. Oysa Kars’ta dünyada terk edilmiş sathi kaplama -yani halk arasında mıcırlı soğuk asfalt denilen bir kaplama malzemesi- yollar bulunmaktadır. Muş’taki 4 bin nüfuslu Karabey Ayrancı Mezrası’nın 96 yılından beri köprüleri yapılmıyor. Ovit Tüneli’nin bağlantı yolları yapılamıyor. Bu örnekleri artırmak mümkündür. Sonuçta kaynaklar mega projelere aktarılırken Anadolu’da kamu hizmeti bekleyen bölgeler mağdur oluyorlar.
TASARRUFU YURTTAŞTAN BEKLİYORLAR
– Enflasyon yüzde 75’i buldu. Bundan sonraki süreçte enflasyonda neler öngörüyorsunuz?
Baz etkisiyle düşüş bekliyoruz. En büyük sorunumuz çerçevesi belli bir istikrar programımızın bulunmaması.
Talep enflasyonunu düşürmek için toplam talebi düşürmek gerekir. Toplam talebin aslan payı ise kamudur. Bu defa hedef kamu değildir. Program tanımlı kamu kesimi genel dengesi eksi 1.5 trilyon TL’dir. Bunun 100 milyar TL’sini harcama tasarrufuyla düşürseniz bile geriye 1.4 trilyon TL’lik bir açık kalıyor. Bu da toplam talep üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor. Bu büyük kamu talebi enflasyon üzerinde bir baskı oluşturmaya devam edecek. Uygulanan gelirler politikasıyla tasarrufu yurttaşın yapması beklenmekte. Bunun da yöntemi ücret gelirlerinin reel olarak düşürülmesi. Sonuçta yoksulluk daha da artacak.
HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ ŞART
– Şu anda Türkiye ekonomisinin can yakıcı sorunları nelerdir çözüm için neler önerirsiniz?
Şu anda Türkiye’de bir kötü yönetim krizi yaşanmakta. Yürütme ve yargıda alınan kararlar teknik değil siyasidir. Uluslararası bütün araştırmalarda Türkiye’nin yolsuzluk, hukuk ve yönetişim notları hızla düşüyor. Böyle bir ülkede de ne yerli ne de yabancı yatırımcı doğrudan yatırım yapar. Kalkınma için bizim sıcak para yatırımına değil doğrudan yatırıma ihtiyacımız var. Bunun için de bizim bir an önce üstünlerin hukukunu terk ederek hukukun üstünlüğüne geçiş yapmamız gerekiyor. Kamu yönetiminde yönetişim kalitesini artırmak için liyakat artırılmalı ve merkezi kurumların bağımsız karar alma kapasiteleri artırılmalı. Bu değişim olmadığı sürece istikrarlı bir kalkınmaya ve refaha ulaşmamız mümkün olmaz.
BEDELİ HALK ÖDER
* Şu anda Merkez Bankası rezervleri düşük, ayrıca Türkiye’nin ciddi yurtdışı kaynağa ihtiyacı var. Ekonomi kurmaylarının girişimlerine rağmen kaynak gelmiyor, kaynak gelmesi için asıl hangi adımlar atılmalı?
Ekonomi kurmaylarının aradığı kaynak sıcak para dediğimiz portföy yatırımlarıdır. Öncelikle belirtmem gerekiyor ki akademik çalışmalar bu tür yabancı kaynağın iktisadi kalkınmaya bir katkısı olmayacağını gösteriyor. Türkiye düşük faiz politikası nedeniyle kur ve enflasyon şokuyla karşılaştı. Kurları baskılamak amacıyla Merkez Bankası rezerv yaktı. Bir dönem geldi rezervler tamamen yakıldı. Bu defa dost ülkelerden destek istendi ve swap hesapları üzerinden para gönderildi. Bunun da bir sınırı vardı. Nitekim o sınıra da gelindi. Şimdilerde rezervleri yeniden artırmak amacıyla Mehmet Şimşek yatırımcı ziyaretleri kapsamında yatırımcıları Türkiye’ye davet ediyor. Son dönemde sıcak para nazlanarak gelmeye başladı ve rezervler 2020 yılından sonra ilk defa artıya geçti. Nazlanarak dememin sebebi ödeyeceğimiz yüksek faizlerdir. Carry trade şeklinde döviz üzerinden gelen yabancı fonlar kur artışını baskılamaktadır. TL yatırım araçları üzerinden yüksek TL faiz geliri elde etmektedirler. Kur artışı olmaz ise 6 ay sonra tekrar yabancı paraya dönüp çıkmaları halinde yüzde 15 civarında faiz geliri edecekler. Böyle bir faiz kazancı başka bir ülkede yok. Adeta tefeci faizi. Hatalı Nas politikasının bedelidir bu. Amerikalıların bir atasözü vardır: “Pislik aşağıya akar.” Yani yukarıdaki karar alıcıların hatalı icraatların bedelini aşağıdaki halk öder.