Sanat Güncesi
“Sanatla Dolu Bir Hafta: Kaçırılmayacak Eserler ve Etkinlikler”
Tiyatro
Çankaya Sahne “Kral Lear”
Tiyatro tarihinin kült yapıtlarından biri olan Kral Lear, bir ülkede yaşanacak en acımasız erk savaşının sonuçlarını yine acımasız bir dille gözlerimizin önüne serer; bu savaş, bütün değer yargılarını, töreleri, ahlak kurallarını yerle bir eder ve Shakespeare, toplumları kemiren kurtların hangi kalplerin kuytularında ürediğini anlatır bize. Yazan William Shakespeare, çeviren ve uyarlayan İsmail Suat Öztürk, yöneten Mehmet Atay. 1 Haziran Cumartesi, saat 14.00’te ve 2 Haziran Pazar, saat 20.00’de Çankaya Sahne’de.
İstanbul DT “Sonbahara Son Güller”
Özen Yula’nın kaleminden çıkan “Sonbahara Son Güller”, 1980 yılının en karışık günlerinde Gaziantep’in Ferah Saz’ında beş kadın şarkıcının öyküsünü anlatıyor. Bu kadınlar, sıradan bir geceye hazırlanırken, hayatlarının bir dönüm noktasına tanıklık edeceklerdir. O gece, gazinodaki herkesin hayatında bir değişim başlayacaktır. Belki de hayatın bir yerinde büyük bir boşlukta bulunan bu kadınlar, o boşluğu bir nihaventte bulacaklardır.
“Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime” derken, şıkır şıkır, fıkır fıkır, rengârenk şarkılar ve türkülerle yeni bir tarih yazılacaktır.
28, 29, 30 ve 31 Mayıs tarihlerinde saat 20.00’de Üsküdar Tekel Sahnesi’nde bu etkileyici performansı izlemek için heyecanla bekleniyorsunuz! Bu unutulmaz deneyimi yaşamak için biletlerinizi şimdiden ayırtmayı unutmayın.
İstanbul DT “Suçsuzlar Çağı Suçlular Çağı”
Siegfried Lenz’in eseri, Sezer Duru’nun çevirisiyle sahneye taşınıyor. Özgür Yalım’ın yönetmenliğinde hayat bulacak olan oyun, totaliter rejimlerde suçun anonimleşmesi ve hukukun işlemediği ortamlarda suç kavramının keyfi bir şekilde biçim almasını metaforik bir dille ele alıyor.
Bir suikastçı, suç ortaklarını itiraf etmeye yanaşmayınca bir grup masum insanla birlikte aynı hücreye kapatılır. Suçlu itiraf edene kadar hiç kimsenin hücreden çıkmasına izin verilmeyecektir. Bu gerilim dolu öykü, 28, 29, 30 ve 31 Mayıs tarihlerinde saat 20.00’de Mecidiyeköy Büyük Sahnesi’nde seyirciyle buluşacak.
İstanbul DT “Bir Picasso”
Paris, 1941… Nazi işgali altındaki Fransa’da yaşayan ünlü ressam Pablo Picasso ile dönemin Almanya kültür bakanlığı sorumlusu olan Bayan Fischer arasında geçen sorgulamalar, çatışmalar ve hesaplaşmaları konu alan etkileyici bir oyun: “Bir Picasso”.
28, 29, 30 ve 31 Mayıs günleri saat 18.00’de Mecidiyeköy Stüdyo Sahne’de (80) sahnelenecek olan bu oyun, sanatın ve insanın savaş zamanındaki güçlü etkileşimlerini gözler önüne seriyor. Jeffrey Hatcher’ın kaleme aldığı, Şükran Yücel’in çevirdiği ve Turan Günay’ın yönettiği bu oyun, izleyicilere unutulmaz bir deneyim vaat ediyor.
Opera ve Bale
Ankara DOB “Prens Igor”
Ankara Devlet Opera ve Balesi, Rus besteci Aleksandr Borodin’in eşsiz operası “Prens Igor”u sahnelemeye hazırlanıyor. Bu tarihsel drama, 1185 yılında Rusya’da geçiyor ve Prens Igor’un Poloveçlere karşı savaşa katılma kararıyla başlıyor.
Operanın ilk perdesinde, Prens Igor’un halkı ve ailesi tarafından uğurlanışı anlatılır. Güneş tutulması, halk arasında kötü bir işaret olarak yorumlanırken, Prens Igor’un karısı Yaroslavna, onu savaştan vazgeçirmeye çalışır. Ancak Igor kararlıdır ve savaşa katılmaya karar verir.
İkinci perde, Prens Galitski’nin hükümeti ele geçirme planları ve kaçırılan kızların kurtarılma çabalarıyla doludur. Prens Igor’un tutsak düştüğü Poloveç kampında ise aşk ve özgürlük mücadelesi yaşanır. Konçakovna ile Prens Igor’un oğlu Vladimir arasındaki aşk, operanın duygusal yükünü artırır.
Operanın sonunda, Prens Igor’un zaferi ve ailesiyle yeniden bir araya gelmesi coşkuyla kutlanır. Ancak Galitski’nin iktidar hırsı ve Igor’un zor seçimi de bu dramatik öyküde önemli bir yer tutar.
“Prens Igor,” 27 Mayıs Pazartesi günü saat 20:00’de Opera Sahnesi’nde izleyicilerle buluşacak. Bu unutulmaz opera deneyimini kaçırmamak için biletlerinizi şimdiden almayı unutmayın.
Konser
CSO Ada Ankara / Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası “Sezon Kapanış Konseri”
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO), 31 Mayıs Cuma günü saat 20.00’de CSO Ada Ankara Ana Salon’da, dünyaca ünlü “Aydar Gaynullin ve Arkadaşları” topluluğu ile Sezon Kapanış Konserini gerçekleştirecek.
Aydar Gaynullin, akordiyonuyla dünyanın dört bir yanında ses getiren konserler veren, Rus Yetenekler Altın Kitabı’na giren dahiyane bir sanatçı olarak tanınıyor. Bu özel konserde, Şef Vladislav Lavrik’in yönetiminde, trompet sanatçısı olarak da yer alacağı canlı ve renkli bir program sunulacak. Gaynullin’e, gitarist Alexey Wagner, perküsyon sanatçısı Sergey Shamov ve üç nefesli enstrüman ustası Pavel Novikov eşlik edecek. Novikov, bambu flüt (bansuri), balaban ve ney gibi farklı kültürlere ait nefesli çalgılarla performans sergileyecek.
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, tüm sezon boyunca CSO Ana Salon ve Mavi Salon’da geniş bir yelpazede en üst seviyede konserler sunarak müzikseverlerin beğenisini kazandı. Sezonu bu unutulmaz konserle noktalarken, 2024-2025 konser sezonuna da aynı heyecan ve özenle hazırlanıyor.
CSO Ada Ankara / Ayhan Sicimoğlu ve Latin All Stars
Türkiye’nin önde gelen perküsyon sanatçılarından Ayhan Sicimoğlu, müzisyen kimliğinin yanı sıra sunduğu radyo ve TV programlarıyla da tanınan bir isim. Üniversite yıllarından beri Latin müziği üzerine yaptığı araştırmalarla dikkat çeken Sicimoğlu, bu birikimini “Latin All Stars” projesiyle müzikseverlerle buluşturuyor.
Sicimoğlu’nun “Turcolatino” olarak adlandırdığı müziği, dostluk ve sevgi temalarını işleyen özgün bir Latin müziği yorumu sunuyor. “En Estambul” ve “Friends & Family” adlı albümlerinde dinleyicisiyle buluşturduğu bu müzik, Latin All Stars orkestrasının performansıyla canlı bir deneyime dönüşüyor.
Ayhan Sicimoğlu ve Latin All Stars, dinleyicilerine unutulmaz bir müzik ziyafeti sunmak üzere 29 Mayıs Çarşamba günü saat 20.00’de CSO Ada Ankara Ana Salon’da sahne alacak. Bu etkinlik, Latin müziğinin ritmini ve enerjisini hissetmek isteyenler için kaçırılmaması gereken bir fırsat.
Sergi
Arter-Dolapdere “Farz Et Ki Sen Yoksun”
Arter, karma sergisi “Farz Et Ki Sen Yoksun” ile sanatseverleri ağırlıyor. Bu sergi, 400’e yakın sanatçının eserlerinin yanı sıra anonim eserler ve seri üretimler gibi çeşitli öğeleri içermekte. Sergi, bir koleksiyonerin hayallerinin ve gerçekleştirdiklerinin ev içindeki nesnelerden müzeye taşınmasının olanaklarını araştırarak, küratörün bakış açısıyla düzenlenmiş.
“Farz Et Ki Sen Yoksun,” kişisel bir koleksiyondan kamuya açılan bir seçki sunarak tasnif mantığına meydan okuyan bir dünya yaratıyor. Bu sergi, koleksiyonerin eserlerle etkileşim içinde soyut bir kimlik kazandığı ve eserlerin yeni bir bağlamda özgünlüklerini sürdürmesine olanak sağlayan bir deneyim sunuyor. Koleksiyonu çok yönlü ve yaşayan bir beden olarak ele alan sergi, alelade olanın olağanüstü olanla yakınlıklarının yanı sıra toplama ve koleksiyon yapma pratiği üzerine düşünmeye teşvik ediyor.
Sergi, Ömer Koç Koleksiyonu’ndan seçilen eserlerle oluşturulmuş. Faniliğin hüküm sürdüğü bir dünyada yükselişi düşlemek için dünyevi olmaktan uzaklaşma alanlarını keşfetmeye yöneliyor. Ömer Hayyam’ın dizelerinden ilham alınarak tasarlanan sergi, ziyaretçilere kronoloji ve hiyerarşi olmayan bir mekânsal düzende nesnelere yeni anlamlar aramaları için bir deneyim sunuyor. “Farz Et Ki Sen Yoksun,” 29 Aralık 2024 tarihine kadar Arter, Dolapdere’de ziyaret edilebilir. Bu sergi, sanata ve koleksiyonculuğa dair yeni bakış açıları sunan, kaçırılmaması gereken bir etkinlik olarak öne çıkıyor.
Bulgur Palas “Magnum İstanbul’da”
Dünyanın en saygın fotoğraf ajanslarından biri olan Magnum Photos, 77. yıl sergisi “Magnum İstanbul’da” ile sanatseverlerle buluşuyor. Paris, Londra ve New York merkezli bu prestijli ajansın sergisi, 70 sanatçının 200’den fazla fotoğrafını içeriyor ve Bulgur Palas’ta sanatseverlerin beğenisine sunuluyor.
Sergi, savaş muhabirliği alanında tanınmış Türk fotoğrafçı Emin Özmen’in 30 özel fotoğrafını da barındırıyor. 2017 yılında Magnum Photos’a katılan Özmen, The Bayeux Calvados Halk Ödülü ve iki defa World Press Photo ödülü sahibi olarak dikkat çekiyor. Onun eserlerine ayrılmış özel bölüm, ziyaretçilere savaşın ve insani dramların çarpıcı anlarını gözler önüne seriyor.
“Magnum İstanbul’da,” 31 Ağustos 2024 tarihine kadar Bulgur Palas’ta ziyaret edilebilir. Bu sergi, dünya çapında tanınmış Magnum Photos ajansının tarihini ve sanatçılarının benzersiz bakış açılarını keşfetmek için kaçırılmayacak bir fırsat sunuyor.
Brieflyart Galeri – Beyoğlu “Ellerin Zamanlarla Dolu Geldin Bana” Mahir Güven
Figüratif Türk resminin önemli isimlerinden Mahir Güven’in yeni kişisel sergisi “Ellerin Zamanlarla Dolu Geldin Bana,” sanatseverlerle buluştu. Mahir Güven, son yedi yılda ürettiği tuval üzeri yağlıboya resimlerinden oluşan bu seçkisiyle, sanatseverlere derinlemesine bir görsel deneyim sunuyor. Sergi, Brieflyart Galeri Beyoğlu’nda 14 Haziran’a kadar ziyaret edilebilir.
Mahir Güven’in yapıtları, MSGSÜ İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Ankara Resim ve Heykel Müzesi, İzmir Resim ve Heykel Müzesi ile Türkiye İş Bankası Resim ve Heykel Müzesi koleksiyonları başta olmak üzere, yurtiçi ve yurtdışındaki birçok özel müze ve koleksiyonda yer alıyor. Sanatçının eserleri, figüratif resmin derinliklerine inen anlatımı ve teknik ustalığı ile dikkat çekiyor.
“Ellerin Zamanlarla Dolu Geldin Bana” başlıklı sergide, Güven’in zamana ve insan figürüne dair derinlikli yorumları, izleyicilere sanatsal bir yolculuk vaat ediyor. Sergi, sanatçının geçmişten günümüze uzanan yaratıcı sürecini yansıtan eserleriyle, figüratif resmin gücünü bir kez daha ortaya koyuyor. Bu sergi, sanatseverlerin kaçırmaması gereken, Mahir Güven’in sanatsal birikimini ve yetkinliğini gözler önüne seren önemli bir etkinlik olarak öne çıkıyor. Brieflyart Galeri Beyoğlu’nda düzenlenen sergi, 14 Haziran’a kadar ziyaret edilebilir.
Kitap
Bilim ve Sanat Yayınları “Muğlak Kayıp” Pauline Boss
Pauline Boss’un kaleme aldığı, çevirisini Bircan Kırlangıç Şimşek’in yaptığı Muğlak Kayıp, kayıpların belirsizliğiyle başa çıkmanın psikolojik ve duygusal yönlerini derinlemesine inceleyen önemli bir eser. Kitap, geçmişte kaybolan çocuklarını umutsuzca arayan annelerin acı dolu haykırışlarını anlamamıza yardımcı oluyor. Bu anneler, “Ya dirisini, ya ölüsünü bulayım” diye ağlarken, aslında onların en büyük korkusu, çocuklarının akıbeti hakkında hiçbir bilgiye sahip olamamaktır. Boss’un kitabı, bu zor durumla başa çıkmanın yollarını ele alarak okuyuculara hüzünlü ama aydınlatıcı bir bakış açısı sunuyor.
Muğlak Kayıp, yeterince incelenmemiş olan bu konuyu, bir ruh sağlığı uzmanının gözünden duygusal ve bilimsel bir yaklaşımla değerlendiriyor. Bu eser, kaybolan sevdiklerinin ne durumda olduğunu bilemeyenler için bir rehber niteliği taşıyor ve onlara duygusal destek sağlıyor. Kitap, hem akademik bir çalışma hem de kişisel bir yardım aracı olarak büyük bir değere sahip.
Kitabın içeriği, akıllara büyük devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk’ün, Gelibolu Savaşı sonrasında Anzak annelerine yazdığı mektubu getiriyor. Anzak anneleri, çocuklarının kemiklerine yeterince saygı gösterilip gösterilmediğini merak ederken, Atatürk onlara “Anzak anneleri gözyaşlarınızı dindiriniz. Artık çocuklarınız bizim bağrımızda huzur içindedirler” diyerek onların muğlak yasını dindirmeyi başarmıştı. Bu mektup, belirsizliğin ortasında teselli bulmanın ve paylaşılan kederin insanlar üzerindeki iyileştirici gücünü gösteren güçlü bir örnek olarak öne çıkıyor.
Muğlak Kayıp, hem kişisel hem de toplumsal düzeyde önemli mesajlar taşıyor. Pauline Boss’un içten ve bilgi dolu anlatımı, okuyuculara belirsiz kayıplarla nasıl başa çıkılacağı konusunda değerli bilgiler sunuyor. Bu kitap, kayıp yaşayan herkesin kütüphanesinde yer alması gereken, derin bir empati ve anlayışla yazılmış bir başucu eseri.