Cumhuriyet’in 100. yılı: Cumhuriyet’in kedileri…
100 yaşına basan Cumhuriyet’in en önemli geleneklerinden birisi kedileridir. Kediler, Cumhuriyet’in doğal üyeleridir. Öyle ki, aralarında basına röportaj vereni bile vardır, Bekir gibi…
Cumhuriyet’in Cağaloğlu döneminin önemli simalarından olan Bekir, kısa zamanda uyum sağlamış ve yazıişleri toplantılarının olmazsa olmaz üyesi haline gelmişti. Çalışanları mama haracına bağladığına ilişkin iddialar ortaya atılsa da Bekir bu iddiaları reddetmiş, bu alışverişin gönüllük esasıyla yapıldığının altını çizmişti. Gazetenin en sevilenlerinden olan Bekir, yöneticilerin bile sahip olamadığı imtiyazlara sahipti: Mesai saat kavramı olmaması, her toplantıya keyfine göre girip çıkabilmesi, plan kağıtlarını yatak yapması ve herkesin en yoğun saatlerinde koltuklarda yatması… Kendisine yönelik bu iddiaları reddetmeyen ve “N’apim” diyerek geçiştiren Bekir’in, bir gün bir kuş yakalayıp yazıişleri masasına bıraktığı ve bu eylemiyle “Bakın ben istediğim şeyi başarırım” mesajı verdiği de halen dilden dile aktarılır.
CUMHUR, NAM-I DİĞER SARI…
Melek olan ve uzaklardan bizleri seyretmeye devam eden Bekir’in geleneğini kısmen de olsa sürdüren başka bir can vardır Cumhuriyet’’te… Adı, kimisine göre Sarı, kimisine göre de Cumhur’dur… 2013 yılında gazetede doğan biri dişi, birisi erkek iki kardeş kedi de potansiyel bir “Cumhur”dur aslında. İçlerinden birisi, yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle bir Cumhuriyet okuru tarafından sahiplenir. Kuzguncuk’ta yaşamını sürdüren erkek kedinin adı halen Cumhur’dur. Diğer Cumhur, nam-ı diğer Sarı ise Cumhuriyet’ten hiç ayrılmamıştır. Kaderini Cumhuriyet’in kaderi ile birleştirmiştir. Cumhuriyet değerlerinin ağırlığını taşıyarak yaşamına başlayan Sarı, çizgisini her zaman korumuş, aşırı yakın ilişkilerden kaçınmış ve kendi belirlediği alanında sakin bir yaşam sürmektedir. Bu sakinlik, içerisinde birçok yaşanmışlığı barındırır. Maruz kaldığı bazı saldırılar ve klima suyunu içmesi nedeniyle geçirdiği ameliyatlar kolay değildir. Bekir’den farklı olarak gözlerden uzakta yaşar, gazetenin genel işleyişini etkilememeye özen gösterir. Gazetemizin biriciğidir.
“GÜLBİŞ GÜLBİŞ”
Melek Bekir’in keyfiyetini temsil eden Cumhuriyet kedisi ise yaklaşık 2 yıl önce yine gazetede dünyaya gelir. Bir iddiaya göre Sakız adını alır, eş zamanlı olarak da Gülbahar adı konur. Gülbahar adı, şirinliği ve afacanlığının da etkisiyle kısa sürede “Gülbiş”e evrilir. Zaman geçtikçe herkes için Gülbiş’tir artık, hatta “Gülbiş Gülbiş”…
Kedilerin genelde kendilerine bir yer ve bir-iki kişi seçip orada takıldığını görülür. Gülbiş ise hiç öyle değildir. “Her limanda bir sevgili” gibi her katta birden fazla arkadaşı vardır. En az 10 tane de “stoklu mama istasyonu”… İlk başlarda Sarı ile kuşak çatışması ve enerji farklılığından kaynaklı gerginlikler yaşansa da zamanla o da büyüğüne saygılı davranmaya başlar. Sarı’dan farklı, Bekir’le benzer biçimde sayfaların üzerinde, çalışan kişilerin sandalyelerinde yatmayı sever. Oyun oynamayı da… İlk aylarında bir miktar pasaklı bir profil çizen Gülbiş, büyüdükçe kişisel bakımına da önem vermeye başlar. Gazetemiz çalışanları tarafından sevgiyle çevrelenir Cumhuriyet kedileri… En başta da hastalıkta sağlıkta, daha çok da hastalıkta yanlarında olan Müge ablalarını unutmamak gerekir. Yazının sonuna gelirken, Bekir uzaklardan bizi izlemekte, Sarı zemin katta bir kenarda kendi halinde dinlenmekte, Gülbiş ise “Acaba hangi katta, hangi stoğumdaki mamadan yesem” düşüncesindedir.
Enerjileri dâim olsun…