Tehcir, Giresun ve Kevorkian’ın İddiaları…
Lafı eğip bükmeye gerek yok.
Tehcir, 22 Aralık 1914 ile 5 Ocak 1915 arasında gerçekleştirdiğimiz Sarıkamış Çevirme Harekatı sonrasında özellikle Samsun-Gaziantep hattının doğusunda yaşayan Ermenilerin Rusya adına “çete” faaliyetleri yürütmesi ve Mayıs 1915 başında Van’da isyan ederek, şehri ele geçirip, Rus ordusuna şehri teslim etmesinden sonra alınmış “askeri cephede güvenliğin sağlanmasına yönelik” idari bir karardır. Tıpkı, ABD’nin II.Dünya Savaşı sırasında Kaliforniya sahillerindeki yaşayan Japon kökenli vatandaşlarını iç bölgelere göndermesi gibi.
Tehcir, 1915 ortasında Giresun’da da uygulanmış ve Kumyalı mahallesinde yaşayan Ermeniler tehcir edilmiştir. Ermeni (sözde) soykırımıyla ilgili olarak Raymond Kevorkian (Paris Üniversitesi) Ermenilerin başucu referansı kabul ettikleri bir “1915-1916 yıllarına dair Tehcir kronolojisi” hazırlamış ve sözde Ermeni Soykırımını ispat etmek için akla hayale gelmedik iddialar ileri sürmüştür.
Büyük tarihçilerimiz ise, tarihçiliği “sadece Arap harfleri ile yazılmış Osmanlı Türkçesi metinlerin okunması” olarak algıladıklarından, bu iddialar karşısında “dut yemiş bülbül” kesilmişler; içlerinden çok ama çok azı bu konuda kalem oynatarak iftiralara cevap vermeye çalışmışlardır.
Kevorkian, hazırladığı “iftira” kronolojisinde Giresun için de iddialı cümleler kurmuş ve; “1915 yılı
Haziranının ikinci yarısında Giresun, Tirebolu ve Görele’deki Ermeni evlerinin güvenlik güçlerince arandığını, 16-50 yaşarasındaki erkeklerin tutuklanıp sorgulandığını, toplam üç bin Ermeni’nin dört konvoy halinde tehcir edildiğini, 82 günlük bir yürüyüşten sonra bunların Ermenilerin ‘mezbaha’ dedikleri Sivas Divriği yakınlarındaki Demir Mağara denilen yerde katledildiklerini” iddia etmektedir.
Ayrıca bir gerçeği de başta hatırlatalım:
Ermeni tehciri sırasında Haziran 1915 başında Şebinkarahisar Ermeniler ayaklanmış, Şebinkarahisar kalesindeki mahalleyi ele geçirip, buraya önceden planlı olarak depoladıkları silah ve cephane yardımı ile 15 gün direnmişler; askeri birlikler Şarıkamış cephesine Ruslara karşı savaşmak için gittiklerinden, jandarmaya yardıma zamanında destek gidememiştir. İsyan sırasında Şebinkarahisar kalesinin eteklerindeki mahalleler Ermeni çetecilerin çıkardıkları yangın ile yanmış; Sivas’tan gelen birliğe rağmen bir “huruç” (yarma) teşebbüsü ile önemli Ermeni çete liderleri ve çeteciler kaleden çıkmayı başarmış ve izlerini kaybettirmişlerdir.
Kevorkian’ın iddialarına dönersek, öncelikle Giresun’da yaşayan Ermenilere ait nüfus sayılarını dikkate alarak “gerçeğin izini sürmek” gerekmektedir.
Osman Fikret Topallı tarafından 21 Mart 1919 tarihli Işık Dergisi’nin 15. Sayısında yayınlanan istatistiğe göre, 1919 yılı başlarında Giresun Kumyalı Mahallesi’nde 253 hanede Ermeniler yaşamaktadır.
Demek oluyor ki, Tehcir’in Giresun’da uygulandığı 1915 yılı Haziran ayından dört yıl sonra, Tehcir edilen Ermeniler evlerine dönerek, eskiden beri yaşadıkları ve Ermeni Mahallesi olarak bilinen Kumyalı’ya yerleşmişler ve toplamda 253 hane olmak üzere (en azından bin 265 nüfus) yaşamlarını devam ettirmişlerdir.
Tehcirden önce Giresun’da (Bulancak, Tirebolu ve Görele dahil) 2 bin 305 Ermeni yaşamaktadır.
Dolayısı ile Giresun’dan Tehcir edilenlere, Kevorkian’ın iddia ettiği gibi “bir katliam” uygulanmamıştır.
Uygulanmış olsaydı, “1919 başlarında Giresun’da Kumyalı mahallesinde yaşayan 253 hane kimlerdir?” sorusu, “iddia sahibi Kevorkian”ı yalanlamaktadır.
Elbette yaşlılık, tehcir sırasında yolda çete baskını v.b. olaylarla can kaybı olmuştur.
Mütareke döneminin başında [1919 Aralı kayında] İngilizlerin baskısı ile kurulan Tehcir
Mahkemeleri’nde “Giresun’da yapıldığı iddia edilen mezalimler” Trabzon Tehcir Davası dosyasıyla birlikte görülmüştür. Bu davanın en önemli tanığı ise, Tehcir sırasında 1914/1915 yıllarında Giresun’da bulunan ve yeni oluşturduğu “94. Giresun Alayı’nı” Gedikkaya Kışlası’nda [eski devlet hastanesi yerinde] eğiten Yarbay Muhtar Bey’dir.
Muhtar Bey Divan-ı Harbi Örfi’de (Tehcire bakan Sıkıyönetim Mahkemesi’nde) 10 Nisan 1919 tarihinde öğleden sonra başlayan celsede tanık olarak dinlenmiş ve dinlenmiştir.
Muhtar Bey verdiği ifadesinde; “Tehcir sırasında Giresun’da bulunduğunu, Giresun Kaymakamı Arif
Bey’den duyduğu kadarıyla tehcirin sükunetle ve uygun bir şekilde yapıldığını” söylemiştir.[1]
Davanın 26 Nisan 1919 tarihinde yapılan 14. duruşmasında tanık olarak dinlenen Tehcir sırasında Giresun Kaymakam’ı olan ve adı Ziraat Bankası önündeki caddede yaşatılan Arif Bey, “Giresun’da bulunduğu sırada Ermeni mallarını koruduğunu ve kötü bir olaya tanıklığı olmadığını” ifade etmiştir.[2] Tehcir sırasında Giresun’da Ermenilere iddia edilen zulümler yapılmış olsaydı, Tehcir mahkemelerinde en azından Kaymakam Arif Bey’in de yargılanması gerekirdi ki yargılanmadığı gibi, hakkında işlem dahi yapılmamıştır.
Ayrıca, Osman Fikret Topallı yanında, Tehcir’den sonra Giresun’a dönen Ermeniler, yaşadıkları Kumyalı mahallesinde ABD misyonerleri tarafından gözetilip kollanmaktadır.
Bunun belgesi ise “Asia Magazine Dergisi”nin Nisan 1922 sayısının 286. sayfasında Blanche Norton tarafından yazılan [1919-1920 Giresun’unun anlatıldığı] makalenin içinde basılan “Ermeni kızları boyanmış yünü yıkayıp, dövüyor” alt yazılı aşağıda verilen resimdir.
Bu resim, Kevorkian’ın “iftirasını” yok eden bir antibiyotiktir.
*
Ermeni tehciri sırasında meydana gelen ölümler, öyle iddia edildiği gibi milyon mertebesinde değildir.
Murat Bardakçı tarafından ilk defa 26 Mayıs 2005 tarihinde Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan Talat
Paşa’nın özel defter kayıtlarına göre, Tehcir uygulamasından sonra toplam 284 bin 157 Ermeni Anadolu ve Trakya topraklarında bulunmaktadır. Buna, “din değiştirip, Müslüman olan (ihdida eden)” Ermeniler dahil değildir.
Talat Paşa kaydına göre, Tehcir edilen ve salimen yerlerine ulaşan Ermeni nüfus ise 923 bin 888 olup, buna Tehcir sonunda geri gelen 284 bin 157 sayısı ilave edildiğinde toplam Ermeni nüfusu (1916 başlarında) bir milyon 208 bin 45 etmektedir.
Bu sayıyı, yine Talat Paşa kaydına göre toplam Ermeni nüfusu olan bir milyon 256 bin 403’den çıkardığımızda geriye 48 bin 358 kişi kalır. Bunlar tehcir sırasında hayatını kaybedenlerdir.
Araştırmacıların 250-400 bin arasında bir sayı ileri sürmelerinin nedeni ise, “din değiştirenleri”[3] görmezden gelmeleri çok ama çok önemli bir hesap hatasıdır.
Ayrıca hayatını İngiliz casusu olarak gizemli Ortadoğu faaliyetlerine adamış olan ve günlükleri Newcastle Universitesi kütüphanesinde bulunan ve serbest erişme açık olan Getrude Bell’in (1868-1926) gizemli Anadolu yolculukları sırasında tuttuğu 18 Ekim 1919 tarihli güncesinde şunları yazmaktadır;[4]
“Öğle emeğinden sonra Dr. Altunian’ı görmeye gittim ve büyük Ermeni programını öğrendim. Ermeniler için Milli bir ülke istiyor ve Çukurova’dan Sivas’a kadar olan yerde Fransızların manda yönetimi üstlenmesini ümit ederek, Rusya ve Balkanlardan 2 milyon Ermeni’nin döneceğini belirtiyordu. İngiliz desteğiyle Van’da oluşturulacak olan Van Cumhuriyeti’nin de bunu kapsadığını anladım.
Kurulacak Ermeni Cumhuriyeti’nde Ermenice resmi dil olacak ve hiçbir Müslüman ve Kürt’e resmi görev verilmeyecekti. Dr. Altunian, Diyarbakır’ın kuzeyinde yaşayan Kürtlerin Müslüman değil, Kızılbaş olduğunu [Tunceli, Muş ve Bingöl Alevi Kürtlerini kast ediyor] önemle belirterek, daima Ermenilere karşı iyiliksever olduklarını özellikle belirtti.
Dr. Altunian, ‘toplu kıyımların (sözde soykırım kastediliyor) kışkırtma olmadan asla olmayacağına’ inanmaktadır.”
Bu önemli kayıt [belge], öteden beri ileri sürülen ancak tam anlamıyla anlatamadığımız;
- “Ermenilerin Ruslarla işbirliği yapmaları neticesinde Doğu Cephesi’nde ordumuzun ikmal yollarının ve cephe arkasının sabote edildiğini,
- Çanakkale Deniz Savaşı’nın (18 Mart 1915) kazanılmasından sonra İngiliz-Fransız kumpanyasının Gelibolu’ya (25 Nisan 1915) asker çıkarmalarından sonra hem doğuda ve hem de batıda olmak üzere iki ateş arasında kalındığını,
- Ve en önemlisi de Ermeni Van isyanı (Mayıs 1915 başları) sonrasında Van Ermeni Cumhuriyeti kurulup Rusların davet edildiğini, sonuç olarak zorunlu olarak Tehcir kararının alındığının” itirafı niteliğindedir. *
Tehcir uygulaması, Ermeni ileri gelenlerinden Dr. Altunian’ın 18 Ekim 1919’da, belirtmiş olduğu gibi “Ermeni kışkırtmaları sonunda maalesef meydana gelmiş ve uygulanmak zorunda” kalınmıştır.
*
Burada sözü Şevket Süreyya Aydemir’e bırakalım:
[Mart 1918 başında] “Erzurum yolu üstündeki Cinis (Ortabahçe) köyü karşısında Evreni köyünde, kadın, erkek, çocuk bütün köylüler [Ermeni çetelerce] öldürülmekle kalmamıştı. Öldürülenlerin vücutları parçalanarak, kollar, bacaklar, kafalar, kasap dükkanlarındaki etler gibi, duvarlara, çivilere çengellere asılmıştı.
(…) Cinis (Ortabahçe) köyü nde ise, bütün köy halkını ayakta ve köyün ağzında bekliyor gördük. Fakat bunlar, bir ölü kafilesiydi. Köyden çıkarılan, köye gireceğimiz yol üstünde süngülenirken birbirlerine sokulan ve yapışan kadın, erkek, çocuk bu insanlar, dayanılmaz bir soğuk altında kaskatı donmuşlar ve öylece kalmışlardı.
Erzurum’da kan çılgınlığı son haddini bulmuştu. (…) Yalnız Gürcükapısı istasyonunda üç bin kadar ölü, bir odun ve kereste deposunda olduğu gibi, intizamla, adeta zevkle, dizi dizi, yığın yığın sıralanmış istiflenmişti. Bunlar, Erzurum şehrinin kadın, erkek, çocuk Türk halkındandı.
Sıraların, istiflerin bozulmaması, yıkılmaması için; boylarına, cüsselerine göre dizilen ölü sıralarının aralarına, yerine göre ayrı ayrı boylarda çocuk yahut yaşlı ölü vücutları sıkıştırılmıştı.”[5]
*
Bunları yapanlar ise “Tehcirde öldürüldüğü iddia edilen” ve Doğu Anadolu Rus işgali [1916] ile Ruslarla birlikte göç ettikleri Kafkasya’dan geri dönen Ermenilerdi.
Bu Ermeniler, 1915 ilk yarısında biz Doğu’da Ruslarla, batıda ise Çanakkale’de İngiliz, Fransız ve
Anzaklarla savaşırken, özellikle Doğu Anadolu’da meydanı boş bularak isyan ettikleri için Tehcir edilenlerdi. Amaçları ise, aşağıdaki Wilson haritasında gösterilen alanlarda Ermenistan kurmaktı.
Kar, izleri örtmesin.
[1] Bakınız 11 Nisan 1919 tarihli Memleket, Hadisat, İkdam ve İleri Gazeteleri.
[2] Bakınız 27 Nisan 1919 tarihli memleket, İleri, İkdam ve Hadisat Gazeteleri.
[3] Nitekim “din değiştiren” Tuncelili Ermenilerin bir kısmı İstanbul’da bir dernek kurmuşlar ve Ermeni Kiliselerinde “eğitim alıp, vaftiz olarak” Hristiyanlığa dönüş yapmışlardır.
[https://westernarmeniatv.com/tr/history_tr/turkish-gizli-ermeniler-kimliklerine-donuyor/ ] ve
[ https://www.ensonhaber.com/gundem/ermeni-patrik-tuncelinin-yuzde-90i-ermeni-2013-04-27 ]
[4] http://www.gerty.ncl.ac.uk/diary_details.php?diary_id=1265
[5] Şevket Süreyya Aydemir, Suyu Arayan Adam, Remzi Kitabevi, 15. Basım, s.120 v.d.